Fotoğraf Afrika'daki açlığı çok net ve acı bir biçimde vurguluyor. Bu küçük afrikalı çocuk bir kilometre öteki Birleşmiş Milletler yardım kampına yürürken artık açlıktan bitap düşmüş. Daha da kötüsü arkasında onun ölmesini bekleyen bir akbaba var... Fotoğraf 1994 yılında Somali'de Amerikalı bir gazeteci olan Kevin Carter tarafından çekilmiş ve Kevin Carter bu fotoğraf ile "Pulitzer ödülünü" kazanmış. Hikayenin en acı tarafıysa Kevin Carter Somali'den dönünce bir süre bu çocuğu araştırmış fakat bulamamış. Orada gördüklerinden çok etkilenen Amerikalı gazeteci bir süre sonra derin deprosyana girmiş ve 3 ay sonra hayatına son vermiş.

25 Kasım 2009 Çarşamba

MUSTAFA İSMET İNÖNÜ

Mustafa İsmet İnönü

Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaşkanıMilli Şef

Görevde kalış süresi
11 Kasım 1938 - 22 Mayıs 1950
Sonra gelen
Celal Bayar

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Görevde kalış süresi
10 Kasım 1938-8 Mayıs 1972
Sonra gelen
Bülent Ecevit
Yaşamı
Doğum tarihi
24 Eylül 1884
Ölüm tarihi
25 Aralık 1973 (89 yaşında)
Ölüm yeri
Ankara, Türkiye
Bağlı bulunduğu parti
CHP
Askeri Geçmişi
Hizmet yılı
1908-1926
Rütbesi
Osmanlı: Miralay
Komuta Ettiği Birlikler
XX Kolordu, III Kolordu, IV Kolordu
İsmet İnönü
Mustafa İsmet İnönü (d. 24 Eylül 1884, İzmir - ö. 25 Aralık 1973, Ankara), baba tarafından Kürt asıllı[1][2] Osmanlı albayı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin eski orgenerali[3], siyasetçisi ve ikinci cumhurbaşkanı[4][5]. Ziştovi eşrafından Zühtü Efendinin kızı olan İstanbul-Süleymaniye doğumlu Mevhibe Hanım'ın eşi. Ömer İnönü, Erdal İnönü ve Özden Toker'in babası.
İnönü, Kurtuluş Savaşı'na katılmış ve Lozan Antlaşması'nı imzalamış, birçok defalar başbakanlık görevini üstlenmiştir. Milli Şef olarak tek başına iktidarda bulunduğu 1938-1950 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yıllık %1.8 oranında büyümüş ve Türkiye'nin GSMH'si Dünya toplamının binde 6.52'sinden binde 6.43'üne düşmüştür.[6] .
Öğrenim ve İlk Görevleri
1884 yılında İzmir'de Reşit Efendi ile Cevriye Temelli Hanım'ın ikinci oğulları olarak doğmuştur. Reşit aslen Bitlis'in tanınmış Kürt[7]ailelerinden Kürümoğulları ailesindendir. Reşit'in babası Abdülfettah Efendi Malatya'ya yerleşmiştir. Annesi Cevriye ise aslen Razgrad (Bulgaristan)'lı olup babası Razgrad ulemesindan Müderris Hasan Efendi 1870'li yıllarda İstanbul'a göç etmiştir. Cevriye ile Reşit 1880'de İstanbul'da evlenmişlerdir. İlk çocukları Ahmet Mithat ve ikincisi İsmet'in dışında Hasan Rıza ve Hayri (Temelli) adlı iki oğulları ve Semiha (Okatan) adlı bir kız çocukları olmuştur.
İsmet, İlk ve orta öğrenimini Sivas'ta tamamladı. Bir yıl Sivas'ta Mülkiye İdadisi'nde okuduktan sonra, 1897 yılında İstanbul'daki Mühendishane İdadisi'ne gitti. 14 Şubat 1901'de Mühendishane-i Berrî-i Hümayun'a (topçu okulu) girip 1 Eylül 1903'te topçu teğmeni olarak bitirdi. 26 Eylül 1906'da Erkân-ı Harbiye Mektebi'ni birincilikle bitirerek kurmay yüzbaşı rütbesiyle Edirne'deki 2. Ordu'nun 8. Topçu Alayında 3. Batarya Bölük komutanı olarak kurmay stajını yaptı.
1908'de 2. Süvari Fırkasının kurmayı oldu ve 31 Mart Olayı (13 Nisan 1909)nda Hareket Ordusu karargâhında görev aldı. 1910'da 4. Kolordu kurmaylığına getirildi ve 1911'de Yemen Kuvayi Mürettebe Komutanlığı kurmayı ve 26 Nisan 1912'de binbaşılığa yükseltilerek Yemen Kuvayi Umumiye Komutanlığının kurmay başkanlığına getirildi.
1912 - 1913 yılları arasında Harbiye Nezareti'nde Başkomutanlık Karargâhı 1. Şubede bulundu ve İkinci Balkan Savaşı'nda Çatalca Ordusu Sağ Cenah Komutanlığı kurmaylığına getirildi. Savaştan sonra İstanbul Antlaşmasının bağıtlanmasında Bulgarlar ile müzakere eden heyete askerî danışman olarak katıldı.
1914'te Harbiye nazırlığı ve erkân-ı harbiye-i umumiye reisliğine (genelkurmay başkanlığı) atanan Enver Paşa'nın başlattığı ordunun yenileştirilmesi hareketinde etkin rol oynadı.
I. Dünya Savaşı
Daha çok bilgi için: I. Dünya Savaşı
29 Kasım 1914'te kaymakam (yarbay)lığa yükseltirerek 2 Aralık 1914'te Genel Karargâh 1. Şube Müdürü oldu.
2 Aralık 1915'de 2. Ordu Kurmay başkanlığına getirildi ve 14 Aralık 1915'te miralay (albay) oldu.
I. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi'nde Kolordu Komutanı olarak Atatürk'le birlikte çalıştı ve yıllardır süren dostlukları ile devletin geleceği hakkında ortak fikirleri gelişti
Bu sırada Mustafa Kemal Paşa da (Atatürk) bu ordunun 16. Kolordu komutanlığına atandı. İsmet Bey, 1916'nın yaz aylarında bir süre çarpışmaları yönetti. 2. Ordu komutan vekili Mustafa Kemal Paşa'nın önerisiyle, 12 Ocak 1917'de 4. Kolordu komutanlığına atandı.
Bir süre sonra İstanbul'a geri çağrıldı ve Halep'te 7. Ordu'nun oluşturulmasında görev aldı. 1 Mayıs 1917'de Filistin Cephesi'nde 20. Kolordu komutanlığına, 20 Haziran'da 3. Kolordu komutanlığına atandı. Bu sırada 7. Ordu'nun komutanlığını üstlenen Mustafa Kemal Paşa ile gene yakın ilişki içinde oldu. Ancak Nablus Hezimeti sırasında bayılıp İstanbul'a gönderildi.
Kurtuluş Savaşı'na Katkıları
Daha çok bilgi için: Kurtuluş Savaşı
Mondros Mütarekesi'nin (30 Ekim 1918) imzalanmasından az önce Sina ve Filistin Cephesindeki Yıldırım Orduları Grubu'nun General Edmund Allenby karşısında uğradığı Nablus Hezimetinden sonra rahatsızlanarak İstanbul'a dönen İsmet Bey, 24 Ekim 1918'de Harbiye Nezareti'nde müsteşarlığa atandı. 29 Aralık'ta Paris Barış Konferansı'na (1919) hazırlık için kurulan komisyonda askeri müşavir oldu; 4 Ağustos 1919'da yalnızca sekiz gün için Askeri Şûra Muamelat-ı Umumiye müdürlüğüne, bir ara da jandarma ve polis örgütünün iyileştirilmesi için kurulan komisyona üye olarak atandı. Bütün bunlar genellikle birkaç günlük görevlerdi.
Albay İsmet Bey, ilk kez 8 Ocak 1920'de Ankara'ya gitti ve kısa bir süre Mustafa Kemal'le çalıştı. Yeni kurulan Ali Rıza Paşa hükümetinde harbiye nazırı olan Fevzi Paşa'nın (Çakmak) çağrısı üzerine şubat sonlarında İstanbul'a gitti. 9 Nisan 1920'de Mustafa Kemal'in çağrısı üzerine Ankara'ya döndü ve İstanbul'la bütün resmî bağlarını kopardı.
23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) Edirne milletvekili olarak katılan İsmet Bey, 3 Mayıs 1920'de İcra Vekilleri Heyeti'nde Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekili (o dönemde Genelkurmay Başkanlığı) görevine getirildi. Bu görevi üstlendiğinde albaydı ve kendisinden hem rütbe, hem kıdemce çok ileride komutanlar da vardı. İsmet Bey, 6 Haziran 1920'de İstanbul'da divanı-harp tarafından gıyabında ölüm cezasına çarptırıldı.
10 Kasım 1920'de milletvekilliği ve vekillik görevi saklı kalmak üzere Garp Cephesi Kuzey Kesimi Komutanlığı'na atandı. Çerkez Ethem ayaklanması'nın ve iç isyanların bastırılmasında etkin rol oynadı. Ocak 1921'de Birinci İnönü Muharebesinde Yunan ilerlemesini durdurunca 5 senedir bulunduğu Albaylık rütbesinden Mirliva rütbesine terfi etti. Mart 1921'de İkinci İnönü Muharebesindeki başarıdan sonra Fevzi Paşa TBMM kararıyla Birinci Ferik (Orgeneral) rütbesine terfi etti; İsmet Paşa ise 4 Mayıs 1921'de Garp Cephesi komutanlığına getirildi. Ancak 17 Temmuz 1921'de Kütahya-Eskişehir Muharebelerini kaybedince TBMM tarafından Genelkurmay Başkanlığı görevinden azledilerek, yerine 3 Ağustos 1921'de, aynı zamanda Başvekil ve Milli Müdafaa Vekili de olan Fevzi Paşa getirildi. Türk Ordusu'nun kurtarılabilen unsurları Polatlı'ya kadar çekilerek birkaç gün sonra başlayacak Sakarya Savaşı'na hazırlandılar. TBMM'nin Ankara'dan Kayseri'ye taşınması gündeme geldi.
Daha sonra Sakarya Meydan Savaşı sırasında TBMM tarafından Başkomutanlığa getirilen Mustafa Kemal Paşa'nın maiyetinde Tuğgeneral rütbesi ile bulundu ve düşman Afyon'un güneyine kadar püskürtüldü. Büyük Taarruz'dan sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından ateşkes görüşmelerinde bulunmak üzere Mudanya'ya gönderildi.
Siyasal yaşamı
Milli Mücadele'nin sonunu belirleyen Mudanya Mütarekesi görüşmelerinde (3 Ekim-11 Ekim 1922) Türk tarafını temsil eden İsmet Paşa, 26 Ekim 1922'de hariciye vekili oldu. Lozan görüşmelerinde murahhas heyetin başkanlığını yaptı; yeni devletin bağımsızlığını ve egemenliğini onaylayan, Sevr Antlaşması ve Mondros Mütarekesini geçersiz kılan Lozan Antlaşması'nı imzaladı.
İkinci dönem (1923-27) TBMM'de Malatya milletvekili olarak bulunan İsmet Paşa, Fethi Bey'in (Okyar) kurduğu İcra Vekilleri Heyeti'ne gene hariciye vekili olarak girdi. 23 Ağustos'ta Lozan Antlaşması'nın TBMM'de kabulü, siyasal-diplomatik başarılarının en önemlisi oldu.
29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanı ile sonuçlanan süreçte, Mustafa Kemal'le yakın siyasal işbirliği içindeydi. İlk Cumhuriyet hükümetini kurdu (30 Ekim); aynı zamanda Halk Fırkası (sonradan Cumhuriyet Halk Partisi-CHP) genel başkan vekilliğini üstlendi.
İsmet Paşa'nın ilk başbakanlık döneminde Cumhuriyetin ilk devrimleri yapılmaya başlandı. Öğretimin Birleştirilmesi, Halifeliğin Kaldırılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulması (3 Mart 1924) bu dönemde gerçekleşti. Muhalefet partisi olarak kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Çankaya'ya olan aşırı muhalefeti'ni hükümet üzerinden yürütmesi üzerine cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ile anlaşarak 8 Kasım 1924'te başvekillikten istifa etti. 21 Kasım 1924'te yeni hükümeti Fethi Bey kurdu.
Doğudaki Şeyh Said İsyanı üzerine isyana müdahelede geç kalan Fethi Bey istifa etti. 3 Mart 1925'te İsmet Paşa cumhurbaşkanı Mustafa Kemal tarafından yeniden hükümeti kurmakla görevlendirildi. Ayaklanmanın bastırılmasında hükümet başkanı olarak önemli rol oynadı. 6 Mart 1925 tarihinde Takrir-i Sükun Kanunu'nun yürürlüğe koyarak İstiklal Mahkemeleri'nin tekrar kurulmasını sağladı. Bu kanuna dayanarak tüm muhalefet partilerini ve muhalif gazeteleri kapattırdı. Bu arada askeri görevi de devam ederken 1926 yılında Orgeneral rütbesine terfi ettikten sonra askerlikten emekli oldu. Bu tarihten sonra, yeni devletin oluşumunda Mustafa Kemal ile birlikte en önemli siyasal kişilik olarak belirdi.
1934'te Soyadı Kanunu çıktığında Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği İnönü soyadını alan İsmet Paşa, 1924'ten 1937'ye değin başvekillik görevini aralıksız sürdürdü. Bu dönemde ülkedeki bütün önemli siyasal gelişmelere damgasını vurdu,devrimlerin ilanında ve uygulanmasında, iktisat politikasında devletçilik ilkesinin kabulünde ve uygulanmasında,yeni devletin kurulmasında çok önemli rolü oldu.
Dersim İsyanı'nın bastırılmasından sonra Eylül 1937'de aralarındaki bazı görüş ayrılıkları yüzünden Atatürk tarafından Başvekillikten azledildi.[10]CHP'nin genel başkan vekilliğinden de alındı.İnönü başvekillikten ayrılınca yerine Celâl Bayar atandı. İnönü bu dönemde yalnızca TBMM'de Malatya milletvekili olarak görev yaptı.
Cumhurbaşkanlığı ve çok partili dönem
İsmet İnönü, Atatürk'ün ölümü üzerine 11 Kasım 1938'de TBMM tarafından Cumhurbaşkanlığına seçildi. Cumhurbaşkanlığının yanı sıra kayd-ı hayat şartıyla CHP genel başkanlığına da getirildi. CHP'nin 26 Aralık 1938'de toplanan I. Olağanüstü Kurultay'ında partinin "değişmez genel başkan"ı seçildi. Ayrıca CHP kurultayı tarafından kendisine "Milli Şef" sıfatı verildi. Bundan sonra para ve pulların üzerindeki Atatürk resimleri kaldırılıp onların yerine yeni Milli Şef'in portreleri kullanıldı.
Cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen sonra başlayan II. Dünya Savaşı (1939-1945) döneminde İnönü ülkeyi savaştan uzak tutmaya çalıştı. Savaş yıllarındaki ekonomik ve toplumsal sıkıntılar ise, dönemin unutulmayan mirası olarak kaldı.Varlık Vergisi uygulaması hayata geçirildi.Yine bu dönemde Hasan Ali Yücel'in öncülüğündeki Köy Enstitüleri kuruldu[12][13].Bu enstitüler kapatılana kadar 20.000 mezun köy öğretmeni verdi. Ayrıca cumhurbaşkanlığı döneminde müziğe özel yeteneği olan küçük yaştaki çocukların bu konuda iyi bir eğitim almasını sağlamak için Harika Çocuklar Yasası'nı çıkarmış ve ülkemize İdil Biret,Suna Kan gibi dünya çapında tanınmış sanatçılarımızı kazandırmıştır.
II. Dünya Savaşı'nın hemen ardından, gerek uluslararası siyasetteki gelişmeler, gerekse ülke içindeki yeni oluşumlar rejimin genel niteliğinde önemli değişiklikleri gündeme getirdi. İkinci Dünya Savaşı galiplerinden olan Sovyetler Birliği'nin lideri Stalin'in Türkiye'den Kars, Ardahan, Artvin ve Sarıkamış'ı istemesi, Türkiye'yi, savaşın diğer galipleri Amerika ve İngiltere ile daha yakın ilişkilere mecbur etti. Bu askeri ve ekonomik desteği vermeye hazır olduğunu belirten ABD, Truman Doktrini ile yardıma başlamıştı ama karşılığında Türkiye'de serbest seçimlere dayanan demokrasi düzeninin yerleştirilmesini ve Milli Şeflik, "5 yıllık kalkınma planları" ve Köy Enstitüleri[15] gibi Sovyetler Birliği benzeri uygulamaların kaldırılmasını talep etti.
1945 yılında kurulan Milli Kalkınma Partisinden sonra 1946'da kurulan Demokrat Parti ile çetin bir seçim yarışına girdi. 1946 yılında yapılan TC tarihinin ilk çok-partili seçiminde "açık oy, gizli tasnif" metodu kullanıldı, ve CHP bu seçimlerde iktidarını devam ettirdi.Ancak seçimlerde kullanılan sistem yüzünden seçimlerin bir şekilde şaibeli olduğu idda edilmektedir.
14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde CHP %40, DP ise %52 oy aldı.[17] Bunun üzerine CHP iktidarı DP'ye bırakırken, İsmet İnönü de cumhurbaşkanlığından ayrıldı ve ana muhalefet partisi genel başkanı olarak siyasal rolünü sürdürdü. On yıllık muhalefet döneminde, 1954 ve 1957 seçimlerini de kaybetmesine karşın partisinin başında kaldı ve iktidarın zamanla sertleşen siyasal baskılarına rağmen, CHP'nin yeniden güçlenmesine katkıda bulundu.
DP, 1960 yılında 27 Mayıs Darbesiyle iktidardan uzaklaştırıldı. Yeni anayasa kabul edilip, 15 Ekim 1961 genel seçimlerinden CHP tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlayamasa da, birinci parti olarak çıkınca, İnönü yeniden hükümeti kurmakla görevlendirildi. Bu dönemde CHP-AP, CHP-YTP-CKMP ve CHP-Bağımsızlar koalisyon hükümetlerine başkanlık etti. Yeni kurulan siyasal sistemin sağlıklı biçimde işlemesi için çaba gösterdi.
27 Mayıs Darbesinin doğurduğu sorunlarla da uğraşarak 22 Şubat 1962 ayaklanması ve 20 Mayıs 1963 ayaklanması girişimlerinin önlenmesi çabalarında cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'e Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay ile birlikte yardimci oldu. 1964 Kıbrıs olayları sırasında Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'nin adaya müdahalesini engellemesi üzerine dış politikada çok yönlü arayışlara girdi.
İlk Devlet Araştırma Kütüphanesi Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu'nun kurulmasi, planlı ekonomiye geçiş, Devlet Planlama Teşkilatı'nin kuruluşu, 5 yillik kalkınma planları, sendikalar, grev ve toplu sözleşme yasalarının çıkarılması, Ankara Antlaşması ve takip eden sene Ortak Pazar üyeliği, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile iyi ilişkiler kurulması, Milli İstihbarat Teşkilatı yasasi ve düzenlemesi, Milli Güvenlik Kurulu'nun başlangıç ve geliştirilmesi, Türk ordusunun modernizasyonu, İran, Pakistan ile birlikte bölgesel kalkınma organizasyonunun kurulmasi, Avrupa ve Orta Asya memleketlerini bağlayan mikrodalga radyo iletişim ağı kurulmasi, Devlet İstatistik Enstitüsü ile Turizm Bakanlığının kurulması, Güneydoğu Anadolu'nun kalkınma ve geliştirilmesi planları, Basın Yayın Yüksek Okulunun ilk kuruluşu İsmet İnönü'nun Başbakanlığı ve Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde gerçekleştirildi.
İsmet İnönü Lahti, Anıtkabir
İnönü hükümeti, TBMM'de yapılan bütçe oylamasında ret oylarının kabul oylarından fazla çıkması üzerine istifa etti.6 Şubat 1965'te yerini Suat Hayri Ürgüplü hükümetine bıraktı. 10 Ekim 1965 seçimlerinde partisinin seçimi kaybetmesi üzerine, parti içi görüş ayrılıkları derinleşti. İnönü'nün desteklediği "ortanın solu" politikasının CHP tarafından benimsenmesine rağmen 1969 yılında yapılan genel seçimleri de kaybetti.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 12 Mart 1971'deki müdahalesinden sonra, CHP'nin tutumu konusunda parti içinde önemli görüş ayrılıkları belirdi ve İnönü parti genel sekreteri Bülent Ecevit'le anlaşmazlığa düştü. Ecevit'e göre, müdahalenin amacı, CHP içinde egemen olan "ortanın solu" politikasına son vermek ve partinin iktidar olmasını önlemekti. İnönü ise, müdahaleyi onaylamıyordu ve müdaheleden 2 gün sonra CHP grubunda çok sert bir konuşma yaptı ancak yine de ortamın yumuşaması için yeni kabineye bakan vermeyi kabul etti. Yeni kurulacak hükümete partinin üye verip vermeyeceği konusunda beliren anlaşmazlık sonucunda Ecevit istifa etti. Ecevit'le yoğun bir mücadeleye giren İnönü, Mayıs 1972'de toplanan V. Olağanüstü Kurultay'da, politikasının partisince onaylanmaması durumunda istifa edeceğini açıkladı. Kurultayda parti meclisi Ecevit'in yanında yer alınca da 8 Mayıs 1972'de CHP genel başkanlığından ayrıldı. Türk siyasal yaşamında parti içi mücadele sonucunda değişen ilk genel başkan olan İnönü 4 Kasım 1972'de CHP üyeliğinden, 14 Kasım 1972'de de milletvekilliğinden istifa etti. Başvurusu üzerine tabii senatör olarak Cumhuriyet Senatosu'nda görev aldı.
25 Aralık 1973'te ölen İnönü 27 Aralık'ta devlet töreni ile Anıtkabir'de toprağa verildi. Anılarının bir bölümünü Hatıralarım, Genç Subaylık Yılları, 1884-1918 (1968) adı altında toplamış, ayrıca çeşitli tarihlerdeki söylev ve demeçlerini içeren İsmet Paşa'nın Siyasi ve İçtimai Nutukları, 1920-1933 (1933), İnönü Diyor ki (1944), İnönü'nün Söylev ve Demeçleri I, 1920-1946 (1946) gibi kitapları yayımlanmıştır.
(wikipedi.özgür ansiklopedi)














23 Kasım 2009 Pazartesi

SİGARA

Her yıl milyonlarca cana ve milyarlarca lira maddi kayba yol açan sigara

SİGARA
Sigara günümüzde yaygın olarak kağıda sarılarak kullanılan tütün içeren ve genellikle 80-100 mm uzunluk ve 4-8 mm genişliklerinde üretilen keyif verici madde olarak tanımlanır. Yaygın olarak tütün içeren ürün sigara diye adlandırılsa da kenevir içerenlere de aynı isim verilmektedir.
Tarihi
18. yüzyılda Avrupa'ya İspanya yoluyla Amerika kıtasından geldigi sanılmaktadır. İlk yıllarda tütün yaprağına daha sonra da ince kağıda sarılarak içilmeye başlamıştır. Bizet'nin operası Carmen 1830'ların Ispanya'sını anlatır ve oyunun kahramanı Carmen başlarda bir sigara fabrikası işçisidir. Fransa'da ilk sigara fabrikası Fransız devlet tekel şirketi tarafından 1845'de kurulmustur.
İngilizler sigarayla ilk defa Kırım Savaşında (1853 - 1856) Osmanlı askerinlerde görerek tanışmıştır. Osmanlı devleti, devlet gelirlerini artırmak için sigarayı devlet tekeline alınca, sigara üretimiyle uğraşan rum tüccarlar, o zamanlar İngiliz himayesinde olan Mısır'a göç etmiş ve Mısır'da 1880-1915 yılları arasında dev bir sigara endüstrisi oluşmuştur.
Avrupa ve Amerika'da I. ve II. dünya savası yıllarında sigara askerlere genel ihtiyac olarak dağıtılmış, 1965 yılına kadar sigara tüketimi yükseliş eğilimi göstermiş ama zararları hakkında bilinçlenme yayıldıkça tüketim azalmıstır. Gelişmekte olan ülkelerde ise halen sigara tüketimi yükseliş trendindedir.
İmalatı
Sigara tütün harmanı, selüloz bazlı kağıt, kağıdı birleştirmek için kullanılan poli vinül asetat bazlı tutkal ve selüloz asetat bazlı bir filtreden olusur.
Son yıllarda tütün harmanına nikotin oranını artırmak, light sigaralar üretmek, değisik tadlar elde etmek adına bir cok katkı maddesi eklenmektedir. Sigaradaki katkı maddeleri
Zararları
Kısa bir sürede bağımlılık yapan bu maddenin bırakılması zor olan bir maddedir.
Sigara içindeki nikotin'in vucutta bağımlılık yaptığı bilinmektedir. Doğuştan vücutta olan nikotin reseptörler sigara içildikçe artar ve zamanla bunları rahatlatmak için içilen miktarda artmaya başlar. Sigara bırakılınca bu reseptörler rahatsız olur ve bir süre yoksunluk sendromu belirtileri görülür. Ancak zaman ile bu reseptörlerin sayısı azalmaya başlar ve yoksunluk sendromu belirtileri azalır.
Sigara dumanı ağız yoluyla akciğere çekilirken nikotin az da olsa ağızdan ve dilden kana karışmaya başlar. Büyük bir kısmı akciğerde bronşlardan ve broncuklardan kana karışır. Aksondan aksona elektrik yoluyla geçen uyartı, aksondan dentrite kimyasal paketcikler yoluyla geçer. Beyne kadar gelen nikotin bu geçişte bir kimyasal paket olarak geçer ve dentritte uyartıya sebep olur. Bu uyartı sayesinde beyin keyif verici hormonlar üretme emrini verir. Bu sayede sigara keyif vermeye başlar. Aynı keyfi bir daha tatmak isteyen beyin "sigara iç" emrini verir. İnsan emri her yerine getirişinde bağımlılık artar. Artık bir tiryaki olmuşsunuzdur.
Sigara'nın kullanan kişiye ve çevresine verdiği zarar bir çok kanıtla sabittir. Ancak fiziksel bağımlılık bırakmayı zorlaştırır. Yardımcı yöntemler olsa da en etkili bırakma yöntemi kişinin birden bire iradesi ile sigarayı terk etmesidir.
Sigara kullanımı ölümle sonuçlanabilir, ayrıca birçok organ üzerinde ve genel olarak tüm insan vücudunda sistemli zararlara yol açar.
Sigaranın akciğere verdiği zararlardan bir kısmı.
-Solunum rahatsızlıkları
-Amfizem
-Akciğer kanseri
-Kalp ve damar hastalıkları,
-Yüksek kan basıncı
-Damar tıkanıklıkları
-Diş ve dişeti hastalıkları
-Kulak-burun-boğaz rahatsızlıkları
-Gırtlak kanseri
-Beyin hücrelerinde tahribat
-Katarakt riski
-Mide rahatsızlıkları
-Hamilelerde erken ve yetersiz gelişmiş doğum
-Cinsel rahatsızlıklar, iktidarsızlık
-Cildi tahriş ederek hastalıklara sebep olur.
ve diğer birçok kansere yol açar
-Cildin erken yaşlanmasına yol açar
Pasif içicilik
Sigara kullanan kişilerin bulunduğu ortamlarda bulunan kişiler edilgen (pasif) içici olarak adlandırılır ve sigaranın zararlarından bazen içen kişiden daha çok etkilenirler. Bu durumu biraz olsun engellemek için toplu olarak bulunulan yerlerde içen ve içmeyen kişileri ayrı ortamlarda tutmaya yönelik çalışmalar vardır. Örneğin birçok restoranda sigara içilen ve içilmeyen bölümler ayrılır. Toplu taşıma araçları ve bazı kapalı mekanlarda hiç içilmez. Ancak bu önlemlere rağmen sigara açık havada bile içmeyenlere zarar vermekte ve rahatsız etmektedir.Bu yüzden sigara içilen yerlerde bulunmamak lazımdır.
Ekonomi ve Sigara
Hollandada yapılan bir araştırmaya göre obezler ve sigara içenlerin sağlık sistemi açısından daha ekonomik olduğu idda edilmektedir. Sigara içenler ve obezler daha az yaşadığı için kısa dönemde sağlık maliyetleri yüksek olsada uzun dönemde sağlıklı insanlara göre daha az sağlık maliyeti olduğu sonucu çıkmaktadır. Sigara kullanımı ve obezitenin yol açtığı akciğer kanseri gibi hastalıkların tedavilerinin ileri yaşlarda ortaya çıkan alzheimer gibi hastalıklara oranla çok düşük maliyetinin olması sebep olarak gösterilmektedir. Araştırmaya göre Hollanda sağlık sistemi her sigara içen kişi başına 50.000 USD (2007) tasarruf etmektedir.
Sigara İçme Yasağı
65 ülke sigara içimine çeşitli sınırlamalar getirmiştir.
Dünya üzerinde bilinen ilk uygulama 1993 yılında ABD'nin Kaliforniya eyaletinde başlamıştır. Hollanda ve İrlanda'da 1 Ocak 2004, Fransa'da 1 Şubat 2007, İngiltere'de 1 Mayıs 2007, Almanya'da 1 Ocak 2008, İspanya'da 1 Ocak 2006, Norveç'te 1 Haziran 2004, İsveç'te 1 Mayıs 2005 tarihinde kapalı yerlerde sigara içilmesi yasaklanmıştır.Ve son olarak Türkiye'de 3/1/2008 tarihinde kabul edilen "TÜTÜN MAMULLERİNİN ZARARLARININ ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN" 19 Ocak 2008 Cumartesi günü Resmi gazetenin 26761.sayısında yayınlanarak 19 Mayıs 2008 tarihinde yürürlülüğe girmiştir.
"http://tr.wikipedia.org/wiki/Sigara" adresinden alındı.






NİKOTİN

Kimyasal formülü

NİKOTİN

Nikotin (C10H14N2), dünyadaki en yaygın suistimal edilen üç maddeden biridir.

Etimolojisi

Fransız diplomat olan Jean Nicot Portekiz büyükelçiliği yaptığı 1559 ile 1561 yılları arasında tütün tohumlarını Fransa’ya yollayarak adını tütünde bulunan aktif maddelerden biri ve son derece zehirli madde olan Nikotin’e verilmesini sağladı.

Sigaradaki nikotin

Nikotinia ailesi bitkilerinin yapraklarından elde edilir. Sigara şeklinde tüttürülerek veya ince kıyılmış tütünü emerek nikotin kullanılır. Normal bir sigara 20 mg. nikotin bulundurmasına karşın yanarak içildiğinden 1-1.5 mg. nikotin alınır.

Tütün ve ürünleri dünya sağlığının bir numaralı tehlikesidir. Tütün ve ürünleri yüzünden her sene sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde 350 bin kişi ölmekte, 22 milyar dolarlık sağlık harcaması yapılmakta, 43 milyar dolarlık işgücü kaybı yaşanmaktadır. Sigaradan ölenler aşağıdaki nedenlerden ölenlerin toplamından fazladır: AIDS, kokain, eroin, alkol, yangın, trafik kazası, cinayet ve intihar.

Nikotinin insan vücudundaki etkileri

Nikotin'in MSS (merkezi sinir sistemi) ve çevresel sinir sisteminde eşit derecede uyarıcı ve depresan etkileri bulunmaktadır. Nikotin alındıktan sonra , öfori, uyanıklık, hafıza ve dikkatin artması ve sıkıntıdan kurtulma gibi etkiler oluşur. Ama aynı zamanda nikotinin kendisi de gerginlik yaratmaktadır. Nikotinin etkilerine karşı tölerans gelişir ve ilk sigara kullanırken oluşan etkiler oluşmaz.

Sigaraya bağlı yan etkiler

Genelde üst solunum yollarında karsinojen etki(halk dilinde kanserojen),çok fazla alımında ise kokarsinojen etki (bozunmuş hücre,kanserli doku)görülür, damarları büzme etkisinden dolayı ise kalp dolaşım sisteminde problemler oluşturur. Yüksek tansiyon, kalp krizi riskinin 20 kat artması, kalp durması, koroner arter hastalığı; hamilelikte kullanımda erken doğum, düşük doğum ağırlığı, düşük oluşturduğu bilinmektedir. Ayrıca ağız, damak, gırtlak kanserlerinin %90’ından fazlası sigaraya bağlı olup, akciğer kanseri olanlarda birinci sıra sigara kullananlarındır.
"http://tr.wikipedia.org/wiki/Nikotin" adresinden alındı.

TÜTÜN

TÜTÜN
Tütün (Nicotiana), Solanaceae (patlıcangiller) familyasından Nicotiana cinsinden yaprakları sigara yapımında kullanılan bir yıllık otsu bitki türlerine verilen ad.
Haziran-Ağustos ayları arasında pembemsi renkli çiçekler açan, 0,75-1,5 m boylarında, bir yıllık kültür bitkisidir. Gövdeleri dik, silindir şeklinde, tüylü ve yapışkanlıdır. Yapraklar sapsız veya kısa saplı, büyük oval, tüylü ve yapışkan, özel kokulu ve acı lezzetlidir. Çiçekler tepede salkım durumunda bulunurlar.
Tüp şeklinde, pembemsi-kırmızı renkli, tüylü ve beş sivri dişli çiçeklere sahiptir. Meyveleri uzunca ve oval şekilli küçük tohumludur.
Tarihçe
Amerikan Yerlileri (Kızılderililer) Avrupalılar kıtaya gelmeden önce tütün kullanmaktaydılar. İlk Avrupalı yerleşimciler tütün içmeyi kızılderililerden öğrenerek tütünü daha sonra gittikçe popüler olacağı Avrupa'ya taşıdılar. Amerikan Yerlileri arasında tütün eğlence amacıyla değil ayinlerinde ve ancak deneyimli şamanlarınca dini gerekçelerle kullanmalarına karşın Avrupalılar tütünü eğlence ve vakit geçirme amacıyla yaygınlaştırdılar.
Tütün aynı zamanda Amerikanın güneyinin hızla sömürgeleştirilmesine de yol açmıştır. İlk sömürge yayılımının ardında tütün üretimini arttırma isteği de bulunmaktaydı. Avrupalılar Amerika'ya getirdikleri zenci kölelerle açtıkları alanlarda tütün ekimi yapmaya başladılar.
Tütün 1500 yıllarında Antillerden İspanyol gemicileri vasıtasıyla İspanya'ya ve oradan Avrupa'ya yayılmıştır. Anadolu'ya ise Osmanlı İmparatorluğu zamanında (1605) Venedikli tüccarlar tarafından sokulmuş ve kullanılışı kısa bir zamanda yayılmıştır.
Tütün bitkisi, kurutulmuş yaprakların yakılması ile ortaya çıkan dumanın içe çekilmesi veya tozlarının enfiye halinde buruna çekilmesi veya özel işlem görmüş yapraklarının çiğnenmesi suretiyle kullanılır. Tütün içme adeti, tütünün vatanı olan Amerika’da başlamıştır. Yerliler dini törenlerinde kokulu bitkilerle birlikte tütün yapraklarını tütsü olarak kullanmışlardır. Dumanı teneffüs eden yerliler zamanla bu bitkinin keyif verici etkisini fark etmişler ve adi kamış ve bambudan yapılmış Y şeklinde bir borunun çatal kısmını burunlarına sokarak veya ağızdan üfleyerek dumanı içe çekmeye başlamışlardır. Böylece piponun en eski şekli ortaya çıkmıştır.
Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfine kadar Avrupa’nın tütünden ve tütün içme adetinden haberi olmamıştır. Kolomb ve arkadaşları, kırmızı derili insanların kuru bir otu mısır koçanına sararak içtiklerini, ağız ve burunlarından duman çıkardıklarını ve yerlilerin buna “tabaco” veya “tombac” adını verdiklerini hayretle görmüşlerdir. Tütün içme adeti, Amerika’yı keşfeden Portekiz’li ve İspanyol gemicilerin önce kendilerinin alışması ve daha sonra yanlarında diğer şehirlere götürmeleri sonucunda yaygınlaşmaya başlamıştır. Gemilerin iki kıta arasında gidip gelmesi suretiyle İspanya, Portekiz ve diğer Avrupa şehirleri, tütünü ve içme adetini tanımışlardır. Meksika’nın “Tabesco” bölgesinde tütün tarımının yapıldığını gören İspanyollar, Küba’da tütün içme borusuna “tabaco” adının verildiğini duymuşlar ve “tabaco” adını kullanarak her gittikleri yerde bu adın yayılmasını sağlamışlardır.

En Fazla Tütün Eken Ülkeler - 2005(milyon ton)
Çin
2.51
Brezilya
0.88
Hindistan
0.60
ABD
0.29
Endonezya
0.14
Türkiye
0.14
Yunanistan
0.12
Arjantin
0.12
İtalya
0.11
Pakistan
0.08
Dünya Toplamı
6.38
Kaynak:Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)[1]

Tütün Ekimi
Tütün ekimi için toprak sonbaharda işlenir. İlkbaharda tarla dikime hazırlanır. Tohum ekilmeden önce suda ıslatılır ve ilkbaharda erkenden yastıklara ekilir. Tütün yastıklarının güneşli bir yerde kurulması lazımdır. Fide yastıklarında ot savaşı, sulama ve gübreleme iyi yapılmalıdır. Fideler 6-8 cm olduğu zaman tarlalarda açılan yerlere dikilir. Dikim genellikle donlar geçtikten sonra mayıs ayında yapılır. Ayrıca iyi ve kaliteli tütün elde etmek için çiçeklenmenin başlangıcında bitki üzerinde 10-15 yaprak kalacak şekilde üst kısmından kesilir. Bu işleme uç alma denir. Tütün 90-120 günde yetişir. Temmuz başından itibaren hasat edilmeye başlanır. Hasat el ile günün erken saatlerde yapılır. Kurutma işlemi birkaç şekilde yapılır (güneşte, ambarda, bacada kurutma). Kurutma bittikten sonra depolara alınan yapraklar su ile ıslatılır (tavlama) yumuşayan yapraklar ayrıldıktan sonra denklenir ve ticarete sevk edilir.
Tütünde kalite çok önemlidir. Tütünün kalitesi üzerinde iklimin önemli rolü vardır. Bu sebeple tütünün belirli iklim ve toprak şartları altında yetiştirilmesi gerekir. Kumlu-tınlı, humuslu ve su tutmayan topraklarda iyi yetişir.
Türkiye'de tütün ekimi yapılan bölgeler şunlardır:
Türkiye'de ince, küçük yapraklı, iyi yanan ve hoşa giden aromalı, kaliteli tütünler (şark tipi tütünler) yetiştirilmektedir. Şark tipi tütünler kurak tip olmaları sebebiyle sulanmadan yetiştirilebilir. Yapraklardan çiğneme tütünü, pipo tütünü ve nargile (tömbeki) tütünü, hazırlanır. Sigaralık tütünler şark tipi tütünlerden hazırlanır.
Kullanıldığı yerler
Tütün yapraklarında tanen, zamk, nişasta, reçine ve alkaloitler bulunur. Bu alkaloitler içinde miktarı en fazla olan Nikotin alkaloididir ve kötü kokuludur. Tütün yaprağından hazırlanan infüzyonlar (% 1'lik) vücut parazitlerine karşı sürülmek suretiyle kullanılabilir. Nikotinin sülfat tuzları zirai mücadelede böcek öldürücü olarak, yaprakları keyif verici olarak sigara imalinde kullanılır. Ayrıca tütün yaprağı özel bir şekilde fermente edilerek kokulandırılıp, toz edilerek enfiye adı verilen keyif verici ve aksırtıcı bir ürün elde edilir.
Tütün tohumları yağ bakımından zengindir. Yerli tütünlerimizdeki yağ oranı % 35-45 kadardır. Tütün yağı boya ve sabun sanayiinde kullanılır , zehirli madde taşımaz.

Bir keyif bitkisi olan tütünün, dış ülkelere sattığımız ürünlerin arasında önemli bir yeri vardır. Ayrıca Türkiye tütün üretiminde ABD, Brezilya, Çin ve Hindistan'dan sonra 5. sırada yer alır. Memleketimizdeki tütün endüstrisi oldukça gelişmiş olup, Tekelin eli altında ticareti yapılmaktadır. Tütün en çok sigara ve puro halinde kullanılmaktadır. Bu sebeple memleketimizde Samsun, Tokat, Bitlis ve İstanbul'da sigara fabrikaları kurulmuş ve halen üretimi yapılmaktadır. Sigara ilk olarak 19. yüzyıl sonlarında İngiltere ve Amerika'da yapılmış ve oradan yayılmıştır.

Türkiye'de Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, 1990'da 290.000 hektarlık tütün alanından 275.000 bin ton ürün elde edilmiştir. Başlıca tütün ekim alanları Ege, Karadeniz, Güneydoğu Anadolu ve Marmara bölgelerindedir.
Tütün üretimi yapan başlıca ülkeler Amerika, Çin, Brezilya, Hindistan, Türkiye, İtalya, Yunanistan, Fransa, Endonezya ve Bulgaristan'dır.
(wikipedi.özgür ansiklopedi)

PURO

Hava geçirmez saklama kabı ve giyotin tipi kesicisiyle bir puro.
PURO
Puro, sıkıca sarılmış fermente edilmiş ve kurutulmuş tütüne verilen isimdir. Bir ucu ateş ile yakılarak diğer ucundan çıkan duman içen kişinin ağzına çekilerek kullanılır.
Puro üreticileri
Puro tütünü Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Dominik Cumhuriyeti, Endonezya, Honduras, Kamerun, Küba, Meksika ve Nikaragua gibi ülkelerde oldukça yüksek miktarlarda üretilmektedir. Küba'da üretilen purolar dünya çapında emsalsiz olarak nitelendirilseler de birçok uzman Honduras ve Nikaragua purolarının Küba purolarına rakip olduğuna inanmaktadır.
Puro kültürü
Puro üzerine yazılmış onlarca dergi ve kitap vardır. Genel görüş : "Puro, güç, başarı, takdir ve ince zevkler üzerine kurulmuş bir tutku, heyecan ve statü simgesidir". Puro yakılmasından saklanmasına, içilmesinden satın alınmasına kadar çok zengin bir kültüre sahip olup, her detayın farklı incelikleri ve özellikleri vardır.
İyi bir puro nasıl anlaşılır?
Puro bir damak tadıyla ilgili olduğu için zevkler ve renkler farklılık gösterir. Yine de bazı özelliklere dikkat çekmekte fayda vardır.
Yakılma ve yanma
Puronun ucunun her tarafından eşit ve düzgün yanması iyi yapıldığının göstergesidir. (Yakma ve içim hatasından dolayı olabilecek yanma bozukluğunun faturası puroya değil içicisine çıkartılmalıdır.) Düzgün olmayan yanma bir baş belasıdır. Gevşek sarılması nedeniyle hızlı yanacak puronun ısısının hızla yükselmesinden, ortaya çıkacak acı tat bırakan kimyasallar ve katran içimi bozacaktır.
Aksine, çok sıkı sarılmış bir puronun ise hava kanalcıkları iyice kapalı olacağından, duman çekimi zorlaşacak, ısı yükselecektir. Bu puro çok sık sönecek ve içenin burnundan getirecektir. (Bu özellikler tamamen kullanılan yapraklar ve imalat kalitesi ile bağlantılıdır.) Kötü yapılmış bir puro kötü yanacaktır. Burada başka önemli bir özellik ise, puro kokusunun içilen mekanda uzun süre kalmamasıdır, iyi havalandırılan bir odada iki saat sonra bile koku kalır ise o puronun kalitesi iyi değil demektir.
En önemlisi puroyu baştan sona acılaşmadan içip içmediğinizdir. Puro içildikçe oluşan katran birikimi birçoğunu acı ve sert yapar. Çoğu puroda bu özellik ortaya çıktığından, birçok puro içer purosunu yarısından veya dörtte üçünden sonra içmeyi bırakır. Bu kabul edilemez, bir özelliktir. Bir puroyu yüzde sekseni bitmeden atmaya mecbur kalmak büyük puan indirimini gerektirir. Bu safhada önemli bir başka nokta, puronun içimi bittikten sonra damakta kalan "tat uzunluğudur." Kaliteli bir şarabın aksine kaliteli bir puroyu içtikten sonra damağınızda kalan iyi veya kötü tat çok çabuk kaybolmalıdır.
Puro yakarken dikkat edilmesi gereken en önemli husus kükürtlü kibrit veya gazlı çakmak kullanılmaması gerektiğidir. Gazlı çakmak veya kibritle yakılan bir puroda tütünün aroması gazın veya kibritin kokusuyla birleşip gerçek aromasını kaybedebilir ve içim zevkini azaltabilir. Dolayısıyla "torch" diye nitelendirilen ve yandığında gaz kokusu bırakmayan özel çakmak kullanılması tavsiye edilir.
Puro ile içilmesi gerekenler
Tütünün gerçek aromasını ortaya çıkartmak ve keyifli bir içim için malt viski tavsiye edilir. Puro ile mutlaka malt viski içilmesi gerekmez bunun yerini tutabilecek sert bir kahvede (örn:espresso) tercih edilebilir.
(wikipedi.özgür ansiklopedi)

PİPO

Pipo ve aksesuarları:
Pipo çakmağı (1),
pipo kaşığı (2),
6 mm aktif karbon filtre (3),
ağızlık (4),
balsa ağacından yapılma filtre (5),
gül ağacı pipo gövdesi (6),
temizleme çubuğu (7),
temizleme fırçası (8),
alüminyum yoğuşturucu - bu pipo için değildir (9),
lületaşı yanma haznesi altlığı (10)
PİPO
Pipo, tütün içmeye yarayan, ahşap, taş, metal, cam, kil benzeri malzemeden yapılan gereçtir.
Günümüzde genellikle gül ağacı veya lületaşı gibi malzemelerden yapılmaktadır. El yapımı iyi bir pipo oldukça yüksek fiyatlardan alıcı bulabilir.
Pipolarda özel olarak harmanlanmış, belirli nem oranına sahip tütün karışımları kullanılır.
Yapı
Geleneksel bir pipo, içine tütün konularak tutuşturulan yanma haznesi ve ebonit veya benzeri maddelerden yapılan ağızlıktan oluşur. Klasik pipoda ağızlığın pipo gövdesine bağlandığı kısmın ucunda yanma sırasında ortaya çıkan su buharını yoğuşturmak ve dumanı bir miktar soğutmak için genellikle alüminyum ya da pirinçten yapılma bir filtreleme elemanı bulunur.
Günümüzde üretilen pipolarda yoğuşturucu yerine balsa ağacından yapılma ahşap ya da karton kılıflı, içinde aktif karbon bulunduran filtreler kullanılır. Bu tür filtreler piponun yapısına göre 4-9 mm gibi kalınlık 30-35 mm gibi uzunluklarda üretilir. Aktif karbon veya balsa filtre kullanımı tütün içiminin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini bir miktar azaltır.
Tütünün yanması ile açığa çıkan dumanı içinde su bulunan bir kaptan geçirmek sureti ile filtre eden nargile benzeri çok parçalı pipolar da mevcuttur.
Tarihçe
Tütün içmek için kullanılan ilk pipo benzeri gereçler M.Ö. 1500'lerde Amerika kıtası yerlileri tarafından kullanılmıştır. Yerliler için tütün içimi daha çok törensel amaçlıydı. Barış çubuğu adını verdikleri pipo benzeri gereçler özel toplantılarda kullanılırdı. Avrupalıların Amerika kıtasına ayak basmalarından sonra eski kıtaya gelen tütün kısa sürede yaygınlaştı. 16. yüzyılda tütün bitkisi eski kıtada da üretilmeye başlanmıştı. Bu dönemlerde tebeşir taşından yapılan pipolar ile tütün içilmesi özellikler gemiciler arasında çok yaygındı.
Sağlığa etkileri
Diğer tüm tütün tüketim biçimleri gibi pipo içiminin de sağlığa zararlı olduğu kesindir. Bulundurduğu nikotin maddesinin bağımlılığa yol açtığı klinik olarak kanıtlanmış olan pipo; dil, dudak ve gırtlak kanserinin de tetikleyicisi olabilmektedir. Tütünün yanması sonucu açığa çıkan duman sigaradan farklı olarak karbonmonoksit, kadmiyum, siyanür, kloroform, DDT ve Etanol içermediği halde astım, nefes darlığı ve en önemlisi anfizeme yol açmaktadır. Birçok ülkede tütün ürünleri üzerine 'hastalıklara yol açabilir' uyarısı konulması zorunludur ve topluma açık yerlerde kullanılması yasaktır.
Ünlü pipo markaları
Türk markaları
-Pipsan Pipoları
-Şahin pipo
Yabancı markalar
-Savinelli
-Barling
-Ardor
-Brigham
-Big Ben
-Castello
-Vauen
-Lorenzo
-Oldenkott
-Davidoff
-Stanwell
-Stenfano
-Ascot
-Dr.Plump
-Dr.Max
(wikipedi.özgür ansiklopedi)

NARGİLE

Osmanlı döneminde nargile
NARGİLE
Nargile, Ortadoğu ve Güney Asya'ya özgü geleneksel bir tütün içme aracıdır. Kullanıcının bir hortum aracılığıyla sudan geçerek süzülen dumanı içine çekmesini sağlayan bir düzenek olan nargile, içim şekli ve adabı, yüzlerce yılda oluşmuş kullanım geleneği ile basit bir aletten fazlasını ifade etmekte olup, doğu kültürünün bir parçası haline gelmiştir.
Yapısı ve Tasarımı
Nargile temel olarak 4 bölümden oluşur:

1-Ser: Nargile nin uzun gövdesi. Boyun kısmı dar olmakla birlikte karın kısmına inildikçe çapı genişleyen, yapı olarak sürahiye benzeyen bir parçadır. Cam, metal ve seramikten yapılır.

2-Lüle: En üstte bulunan, tömbekinin konulduğu delikli tabla. Gümüş, pirinç ya da bakırdan yapılmış, oymalarla süslü bir muhafaza ile çevrilidir. üzerine köz konularak gerekli ısı sağlanır.
3-Marpuç: Dumanı şişeden alan ve ağza ulaştıran bölümdür. Bu bölümde kullanılan hortum koyun derisinden yapılır.
4-Şişe: İçinde dumanı filtre eden suyun olduğu ve fokurdamaların geldiği bölüm.
Bunlar dışında nargilenin diğer elemanları ise şöyledir:
-Sipsi: Marpuçun ucuna takılan, dumanın içinden çekildiği küçük ağızlık. Tercihen kehribardan yapılır, fakat maliyet sebebiyle ve hijyenik açıdan genelde plastik olanları kullanılır. Mermer ya da gümüş olanları da mevcuttur.
-Tepsi ve rüzgarlık: Tepsi közden düşen külleri toplar, rüzgarlık ise közün sönmemesi için kullanılır.
-Tömbeki: Nargileye has tütün.
Nargilenin tasarımında İslam'ın etkisindeki sanatın derin izleri görünmektedir. Cami minaresini andıran ser kısmı bunu çok iyi simgelemektedir. Ayrıca ser kısmı genellikle çiçek ve yaprak desenleriyle süslenmekte ve bunlarda zaman zaman yaldız kullanılmaktadır. Marpuç kısmında ise genelde el dokuması olan kilim desenleri kullanılmaktadir.
Çalışma Şekli
İçici marpuçtan nefes aldığında oluşan basınç farkıyla hava sırayla közden, sonra ısınarak lüledeki gözeneklerden geçer. Sıcak hava ile ısıtılan tömbekinin dumanı karışarak suyun içinden geçer, bu esnada soğur. Daha sonra hava marpuçtan içiciye ulaşır. Nargile içerisinde bulunan su dumanı soğutmanın yanı sıra içindeki katranı da bir miktar süzer. Nargile ile tütün içmenin, sigara şeklinde tütün içmekten farkı; nargilede çekilen tütün dumanı sudan geçerken barındırdıgı ısı suyu bir miktar buharlaştırır.
Tarihi
Nargile doğu kültürünün bir öğesi olmakta ile birlikte doğuş yerinin Hindistan olduğu zannedilmektedir. Çok farklı kültürlerinin farklı adlandırdıkları bu keyif aracı Araplar tarafından "Narcile", İranlılar tarafından da "Kalyan" diye adlandırılır. Asıl nargilenin kökeni ise Farsça’da "Hindistan cevizi" anlamına gelen "Nargil"den gelir. Hindistan’da ortaya çıkan nargilenin ilk örnekleri Hindistan cevizinin içinin çıkarılıp kabuğuna bir kamış sokularak yapılmıştır. Zamanla Hindistan cevizi yerine kabak kullanılmaya başlanmış, kullananların sayısı arttıkça porselen ve bronz da nargile için elverişli malzemeler haline gelmiştir. Bunları cam, billur, çini hatta gümüş gövdeli nargileler izlemiştir. Hindistan’da doğan nargile, başta İranlılar olmak üzere Araplar, daha sonra da Osmanlılarla tanışmış.
Osmanlı döneminde İran’dan getirilen ve zamanın kahvehanelerinde muhabbetlere eşlik eden tömbeki, bazı padişahlar tarafından yasaklanmıştır. Nargile de uzun zaman İstanbul Tophane’de, İzmir Kemeraltı'nda ve Ankara Gençlik Parkı'nda tömbeki olarak sunulmaya başlanmıştır. Bu nostaljik mekanların müdavimlerini ise genellikle orta yaşın üstündeki insanlar oluşturuyordu. Daha sonraki, yani yakın dönemlerdeki aromalı nargilelerin hayatımıza girmesi ile daha hafif bir içecek haline gelen nargile genç kitle tarafından da tercih edilmeye başlandı.
Değişik görünümde nargile içen bir Tatar
Nargile Kültürü
Doğu kültürünün bir öğesi olan nargile sonradan batıda da kimi değişikliklerle kullanılmaya başlanmıştır. Kullanım kültürü dolayısıyla bu iki türe göre farklılıklar gösterir, ancak pek çok ortak öğe de mevcuttur.
Batıda birden çok marpuca sahip nargile kullanımı yaygındır. Bu uygulama doğudakine göre farklı bir toplu içim ortamı sunar, ki doğuda nargilenin bir marpucu vardır ve el değiştirmediği sürece tek kişi tarafından içilir.
Arap kültüründe kullanıcı içtikten sonra ya marpucu masaya dayayarak bunu belli eder, ya da ağız kısmı kendine bakacak şekilde eğimli tutarak yanındakine ikram eder. Kabul eden, nargileyi verene elinin tersi ile hafifçe vurur ya da sıvazlar, bu memnuniyet göstergesidir. Kafe ve restoranlarda ise her kullanıcının ayrı bir nargile ısmarlaması yaygındır.
İspanya'da "tetería" adı verilen ve genelde müslüman göçmenlerce işletilen çay evlerinde nargile içimi yaygınlık kazanmaktadır. İsrail'de "nargeela" olarak adlandırılan nargile kullanımı özellikle Yemen, İran, Irak ve Türkiye'den gelen göçmenler arasında yaygındır. Bunun yanında İsrailliler arasında da nargile kullanımı görülür.
Çölde nargile - Sudan
Nargile tiryakileri arasında, güzel bir içim için ortamda olması gerektiği düşünülen dört öğe vardır, bunlar "nargilenin dört şartı" olarak geçiyor. Maşa, meşe közünü karıştırmak için gerekli, en iyi köz meşeden oluyor. Güzel bir köşeye yerleşmek tabii ki önemli, ve Ayşede tiryakinin çay, kahve gibi istekleri için hazır bulunmalı. Bu deyiş özellikle "eski toprak" Türk tiryakiler arasında yaygın olarak kullanılıyor.
"http://tr.wikipedia.org/wiki/Nargile" adresinden alındı.