Fotoğraf Afrika'daki açlığı çok net ve acı bir biçimde vurguluyor. Bu küçük afrikalı çocuk bir kilometre öteki Birleşmiş Milletler yardım kampına yürürken artık açlıktan bitap düşmüş. Daha da kötüsü arkasında onun ölmesini bekleyen bir akbaba var... Fotoğraf 1994 yılında Somali'de Amerikalı bir gazeteci olan Kevin Carter tarafından çekilmiş ve Kevin Carter bu fotoğraf ile "Pulitzer ödülünü" kazanmış. Hikayenin en acı tarafıysa Kevin Carter Somali'den dönünce bir süre bu çocuğu araştırmış fakat bulamamış. Orada gördüklerinden çok etkilenen Amerikalı gazeteci bir süre sonra derin deprosyana girmiş ve 3 ay sonra hayatına son vermiş.

23 Ekim 2009 Cuma

BAKIR'IN TARİHİ

BAKIR’IN TARİHÇESİ

Bakır tarih öncesi insanın (İ.Ö. 4 BİN YIL) kullanılmış olduğu ilk metaldir(söz konusu dönemde bakır yataklarının başlıcalar sina’da mısır’da ve Kıbrıs’taydı).Bakır kullanımın bu kadar erken yaygınlaşmasının nedeni, doğada arı halde bulunabilmesi ve işlenebilmesinin kolay olmasıdır. Ama silah yapımında daha elverişli olan tunç, kısa süre sonra bakırın yerini almıştır.

METALÜRJİ

Bakır erime noktası düşük olduğundan (1 083°C) işlenmesi kolaydır. Eritici ve kok bulunan bir ortamda, oksitler ve karbonatlar, ısı ayrıcalığıyla kolayca indirgenirler. Bakır pritleri, uçucu hale gelen antimon ve arseniğin atılması için kavrulur. Demir sülfür, oksitlere (FeO ve SO²) dönüşür;bu dönüşüm çoğunlukla, sülfürik asit üretiminin başlangıç noktasıdır. Demir oksit, silisli cürufla (sülfürleri içeren en yoğun matın üstünde yüzen silikatlar halinde) atılır. Yeni bir yükseltgenme, Cu²S etkisiyle ham bakır veren(%98) Cu²O elde edilmesini sağlar. Filizlerin kapsamı düşükse, madenin işlenmesi yaş usule göre yapılır:bakır- 2 iyonları içeren bir çözelti, bakıra oranla çok daha yükseltgenen olan demir çubukları üstünden geçilir. Bakır hangi yöntemle elde edilirse edilsin, arıtılmak zorundadır. Arıtma işlemi ya kuru yolla (eritmiş metalin yabancı maddelerinin büyük bir bölümünün bir hava akımında yükseltgenmesi, sonra da bir odun kömürü tabakası altında uzu süre dinlendirilmesi) ya da elektroliz yoluyla yapılır. Elektroliz yönteminde, anotlar ham bakırdan, katotlar saf bakırdan elektroliz banyosuysa bakır sülfat %20 ve sülfürik asit %5 çözeltisinden oluşmuştur. Anotun bakırı, çözeltiye Cu²+ halinde geçerken, çözeltideki bakır iyonları metal halde katotta toplanırlar. Elde edilen bakır, içerdiği gazlardan kurtulması için ve 99,99 arılığa gelişir.

BAKIRIN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ

Normal koşullarda bakır, yansımasından dolayı kırmızı, saydamlıktan ötürü yeşil renklerde, 8,96 yoğunlukta 1083°C eriyen ve 2310°C doğru kaynayan katı bir cisim halinde bulunur. Yumuşak , kolayca tel ve levha halinde getirilebilen, dövülgen bir metallerdir;ısı iletkenliği çok yüksektir: 0,94 W/mk (metre kelvin’de vat). Elektirik direnci, özellikle arı haldeyken çok azdır: gümüşten sonra en iyi elektrik iletendir. Erimiş bakır soğurken sıkıştığı için, döküm işlerinde kullanılması olanaksızdır. Mekanik özellikleri çok az olduğundan daha çok alaşımları kullanılır.Bakır alaşımları, bakır ve kalay alaşımı olan bronzlar, kalay oranına (%40) varabilir göre çeşitli alanlarda kullanılırlar. Pirinçlerde bakır ve çinko alaşımlıdırlar ve %10-%45 arasında çinko içerebilirler. Bakıra oranla daha kolay işlenebildikleri ve daha ucuz oldukları için, daha yaygın biçimde kullanılırlar.Kumproalüminyumlar (alüminyum bronzu)%5- %12 oranlarında alüminyum içeren sarı renkli alaşımlardır; para yapımında ve musluk sanayisinde kullanılırlar. Kuprosilisyumlar (silisyumlu bronzlar), %1-%2 oranlarında silisyum içerirler; bakırdan daha sağlamdırlar; elektrik iletkenleri de aşağı yukarı aynıdır (telefon kablolarının yapımında kullanılırlar). Mekanik nitelikleri çeliğinkiyle karşılaştırılabilir; ısı iletkenlikleri çok yüksektir ve kuvvetli darbeler altında bile kıvılcım çıkarmazlar (güvenlik gereçlerinin yapımında kullanılırlar). Bakır alaşımları ayrısında ayrıca, gerilmelere dayanaklı kuprokadmiyumlar, kolayca üretilen kuprotellürler, kolayca üretilen kuprotellürler,mekanik dirençleri yüksek olan kuprokromlar sayılabilir. Kupronikeller serttir ve bozulmazlar (monel alaşımı:%30 Cu,%70Ni) elektrik dirençleri yüksektir (konstantan:%60 Cu,%40 Ni) ve gümüş kaplamaya çok elverişlidirler. Bakırın üçlü alaşımları arasında da bakır, nikel ve çinkodan oluşan, aşınmaya dayanaklı beyaz alman gümüşü; konstantan gibi elektrikte direnç tellerinin ve kuyumculukta çeşitli alaşımların yapımında kullanılan manganin (bakır,manganez ve nikel oluşur)sayılabilir.

BAKIRIN KİMYASAL ÖZELLİKLERİ

Bakır,bileşiklerinde +1(bakır1 bileşikleri),+2 (bakır 2 bileşikleri) ve bazen +3 yükseltgenme derecesinde bulunur. A metallerin aşağı yukarı bütünüyle(azot,karbon ve hidrojen dışında)doğrudan birleşir ve bakır 1, bakır 2 bileşikleri karışımlarını verir. Havada güç yükseltgenen bakır, bu yükseltgenme sırasında, bakırdan yapılma çatıların özel renklerini oluşturan ve bakır pası denilen koruyucu bir hidroksikarbonat [Cu² Co³(OH)² olabilir] tabakasıyla kaplanır. 100°C’ın üstünde hızla yükseltgenerek, siyah bakır monoksit CuO ve kırmızı bakır dioksit Cu²O (oksidül karışımı) verir; suya etkimez. Bakır, hidrojenden daha az indirgen olduğu için, yükseltgen olmayan seyreklik asitler (sülfürik asit, asetik asit, vb...) tarafından etkilenmez.bununla birlikte, açık havada,zehirli cu²+iyonlarını oluşturan yavaş bir etkilenme söz konusudur. Bu nedenle, bakırdan yapılmış geçerli sirkede ve yağ asitlerinde bırakmamak gerekir.Seyreklik yükseltgen nitrik asit, azot asitli (özellikle NO) dumanlar çıkarak, bakır tarafından indirgenir.bu özelliğinden nitrik asitle asitle yapılan gravürlerde yararlanılır. Ayrıca, derişik ve sıcak sülfürik asit de kükürt dioksit(SO²) çıkararak indirgenir. Her durumda.Cu²+ iyonları elde edilir.Cu SO³ bakır sülfat, CuSO,5H²O ticari biçimiyle,önemli bir sanayi ürünüdür.havada, bakıra, sülfürik asit etkisiyle hazırlanır. Anhidriti beyaz, sulu hali (hidratı) koyu mavidir; bakırın elektrolizle arıtılmasında banyo olarak ve bakır kaplama işlerinde kullanılır. Bakır sülfat ayrıca, çeşitli bakır bulamaçlarının hazırlanmasında kullanılır. Bazlar, bakırı etkilemezler. Ama havada amonyak çözeltisi bakırı çabucak yükseltgeyerek, yoğun mavi renkli bakırtetramin iyonu içeren schweitzer çözeltisini verir: söz konusu çözelti, selülozu çözebilir (bu özelliğinden ‘bakırlı yapay ipek’ üretiminde yararlanılır) bir bakır 2 çözeltisine tartarik asit katılması, bütün alkalitartarat çözeltisinde çözünen , açık mavi bir taraftarın çökmesine neden olur. Bu çözeltilerin pH’si 13’ten yüksek olursa, koyu mavi renkte Fehling çözeltisi elde edilir. Yükseltgen olan Fehling çözeltisi, Cu²O bakır monoksit oluşmasıyla birlikte indirgenebillir. Aldehit işlevi şekerlerin doz ayarlama ilkesi budur (şeker hastalarının sindiklerindeki glikoz).

BAKIRIN KULLANILMASI

Bakır, ısı ve elektriği çok iyi iletir. Bu yüzden kazanlar. Isı değiştiricileri ve mutfak gereçleri üretiminde kullanılır. Elektrik alanındaki uygulamaları (elektrik telleri, iletkenler,bobinler.vb.)toplam bakır üretiminin yarısından çoğunu tüketir. Ayrıca,aşınmaya karşı dayanıklılığı nedeniyle, çatı kaplama levhaları ve boru yapımında ve işlenmesi kolay bir maden olduğu için süs eşyası yapımında kullanılır.

BAKIR

Bakırı katışıksız halde gören kişi pek azdır. Görenler de bu sarımsı pembe renkli parıltı metalin bakır olduğunu kolay kolay anlayamazlar. Çünkü havayla karşılaştığında bakırın rengi kırmızıya döner;hızla esmerleşip matlaşır ve bildiğimiz kızıl kahverengi bakıra dönüşür. Bu renk değişiminin nedeni, metalin havadaki oksijenle birleşmesinden doğan bakır oksidin incecik bir katman halinde yüzeyini kaplamasıdır. Eğer metal havayla karşı karşıya kalırsa, bakır oksit bu kez havadaki karbon dioksit ile birleşerek bakır karbonata (ya da kükürt dioksit ile birleşerek bakır sülfata) dönüşeceğinden metalin yüzeyin zamanla yeşil bir renk alır. Bakır karbonat, çok ince bir katman olmasına karşın alttaki metali öbür kimyasal etkenlerden korur. Üstelik ‘bakırpası’ ya da ‘patina’ denen bu yeşil yüzey metale daha çekici bir görünüm kazandırdığı için, sanatçıların ve eski eşya koleksiyoncularının gözünde daha değerlidi. Bazı yapıların yeşil kubbeleri ya da çatıları, yüzeyi zamanla böyle bir katmanla örtülmüş bakırdan yapılmadır. Kimyasal simgesi cu atom numarası 29 atom ağırlığı 63,54 olan bakır, doğal kimyasal etkilere dayanıklı bir metaldir;paslanmaz ve kolay kolay aşınmaz. Üstelik çeşitli biçimlerde işlenebilecek kadar yumşak bir metaldir. Dövülebilir, kesilebilir, yüzeyi kazınabilir,oyulabilir ve kalınlığı milimetrenin yirmide birini bile bulmayan, ışığı geçirecek kadar ince bir levha haline getirilebilir. Bu incelikteki bir bakır levhadan geçen ışık yeşilimsi mavi renkte gözükür.Bakır en çok kullanılan arasıda demir ve alüminyumdan sonra üçüncü sıraya alınır. Çok iyi bir elektrik iletkeni olduğundan dünyada üretilen bakırın yarıdan fazlası elektrik sanayisinde kullanılır. Ama bu amaçla kullanılacak bakırın son derece katışıksız olması gerekir. Elektrik, telefon, telgraf tellerinin, yer altı, ve deniz altı kablolarının paratonerlerin temeli hep bakırın iletkenliğine dayanır. Dinamo, motor ve manyetolardaki elektromıknatıs bobinlerinde de çok miktarda bakır kullanılır. Bakır, eğilip büküldüğünde kolay kolay kopmayan, teknik terimiyle ‘sünek’bir metaldir ve istenen incelikte tel halinde çekilebilir. Elektrik kabloları genellikle çok ince bakır tellerin bir araya getirilip iplik gibi bükülmesiyle elde edilir.En iyi ısı ileticileri arasında da gümüşün hemen ardından bakır gelir. Bu özelliği nedeniyle buhar kazanlarının, radyatörlerin, tencere ve tava gibi mutfak gereçlerinin yapımında kullanılır. Bakır alaşımlarının da çok geniş bir kullanım alanı vardır. Örneğin bakır kalayla alaşımlandığında tunç (bronz), çinkoyla pirinç, alüminyumla da ‘alüminyum tuncu’ denen alaşımları verir dokuz ayar altının üçte ikisi bakırdır. Bir çok ülkede metal paralar genellikle bakır alaşımlarından yapılır. Yapılardaki su borularında, makinelerin mil yataklarında ve daha bir çok kullanılır.Bazı sanatlar dallarında da bakır her zaman aranan bir gereç olmuştur. Örneğin asitli oymabaskı (gravür) için kullanılan kalıplar, bakır levhaları nitrik aside (kezzap) ‘yedirerek’ hazırlanır. Çok eskiçağlardan beri çanak çömlekleri boyamak için mavi ya da yeşil renkli bakır tuzları kullanılmıştır. Bu tuzlar yeşil bir alevle yandığından fişek yapımında da bakır sülfat bitkilerdeki, özellikle üzüm asmalarındaki bazı mantar hastalıklarının önlenmesinde etkili olan ‘bordo bulamacı’nın yapımında kullanılır. Bu tarım ilacı ilk kez fransa’nın bordeaux kentindeki üzüm bağlarında kullanılmış, adını da bu kentten almıştır.Bakır doğada çok bol bulunan bir element olduğundan hemen her ülkede işletilebilir bakır yatakları vardır. Yıllık dünya üretimi 6 milyon ton dolayındadır. Bunun yaklaşık yüzde 70’i ABD, SSCB, Zambiya, şili, kanada ve zaire olmak üzere altı ülke karşılar. Türkiye’nin en önemli bakır yatakları bakırın yaklaşık 10 bin yıldır insanlarca bilindiği ve altından sonra bulunduğu halde alet ve silah yapımında kullanılan ilk metal olduğu arkeolojik bulgulardan anlaşılıyor. Özellikle Anadolu, Asya ve Ortadoğu’daki uygarlıkların gelişmesinde bakırın büyük payı olmuştur. Bakır ile kalayın alaşımlanarak tuncun bulunması bakır yataklarının değerini daha çok artırdı. Demirin bulunmasından sonra önemini yitiren bakır gene de çağlar boyunca en çok kullanılan metaller arasında ilk sıraları aldı elektrik çağının başlamasıyla yeniden değer kazandı.

BAKIRCILIK

Anadolu’da bakırcılın tarihi İÖ 9.yüzyıla kadar uzanır. Çatalhöyük, çayönü ve suberde kazılarında İÖ 7.yüzyıldan kalma bakır süs ve kullanım eşyaları bulunmuştur. Hitit, Urartu, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde Anadolu’da, bakır cevherlerini eriterek külçe haline getiren ve bu külçeleri çeşitli tekniklerle işleyen bir çok atölye vardı. Artvin’in Murgul ve Diyarbakır’ın Ergani ilçelerindedir Bakırın sülfür ve oksit gibi bileşikler halinde bulunduğu bakır cevherlerinde altın, gümüş, kobalt ve selenyum gibi başka metallerle de oldukça sık rastlanır. En güzel bakır cevherlerinde biri olan yeşil renkli malakit, mücevhercilikte de kullanılan bir bakır karbonatıdır.Yataktan çıkarılan cevherlerin kavrulup eritilmesiyle, ‘blister’denen katışıklı ham bakır elde edilir. Kabarcık anlamındaki bu adın verilmesinin nedeni, eritme sırasında çıkan gaz kabarcıklarının metal soğurken yüzeyde donup boncuk gibi kalmasıdır. Daha sonra bu ham bakırı arıtmak için, çubuk halindeki ham bakır ile arı bakırdan bir levha, bakır sülfat çözeltisi doldurulmuş bir elektroliz kabına daldırılır. Çözeltiden elektrik akımı geçirildiğinde, anottaki ham bakırın içinde bulunan katışkılar kabın dibine çökerken, çözünmüş olan arı bakır da katotta, yani arı bakır levhanın üzerinde toplanır. Daha sonra bu levha eriterek külçe halinde dökülür.

BAKIR ÇAĞI (kalkolitik çağ)

Tarih öncesi uygarlığının gelişme sürecinde Neolitik çağdan sonraki ve tunç çağından önceki 4. aşamaya kalkolitik çağ denir. Dünyanın çeşitli yörelerindeki insan toplulukları bu evreye değişik zamanlarda ulaşmışlardır. Anadolu’da kalkolitik çağ M.Ö. 5500-3500 yılları arasında yer alır. Bakırın ilk kez ergitme yöntemi ile elde edilerek taşın yanı sıra alet yapımında da kullanılmaya başlaması, bu çağın kalkolitik (bakır-taş) olarak adlandırılmasına yol açmıştır. Eskiden bakır çağı olarak da anılan ve tunç çağının başlangıcı kabul edilen bu uygarlık aşaması, maden devrinin ilk çağıdır. Genellikle çanak çömleklerde görülen özelliklere göre erken (M.Ö.5500-5000), orta (M.Ö.5000-4000) ve geç (M.Ö.4000-3500) olmak üzere üç evreye ayrılır. İlk evrenin özelliği çanak, çömleğin açık zemin (krem) üstüne koyu renk ile (kırmızı), son evrenin özelliği ise koyu zemin (siyah) üstüne koyu renk ile (beyaz) boyanmış olmalıdır.Anadolu’daki kalkolitik çağa zaman bakımından Avrupa’da Beaker kültürü, Ege yöresi ve Yunanistan’da orta ve geç neolitik çağ, Mezopotamya’da Halaf ve Obeyt kültürleri,Suriye ve Filistinde halaf ve onu izleyen Yermuk kültürleri karşılık gelir.

SİMGESİ (cu)

Bakırın simgesi hakkında yapılan açıklamalarda;’kullandıjları bakırın hemen hepsini Kıbrıs’tan sağlayan Romalılar, bu metale aes cyprium (Kıbrıs metali) adını vermişlerdi. Önce cyprium biçiminde kısaltılan bu ad sonraları cuprum’a dönüştü ve kimyalsal simgesini (cu) olarak verdi. Daha sonraları yine değişerek ingilizcede copper, Fransızcada cuivre, almancada kupfer biçimini aldı.’şeklinde yapılır.Bu açıklama doğru olmakla beraber eksiktir . dikkat edilirse sanki bakır ilk olarak Kıbrıs’ta tanınıp adlandırılmış gibi görülmektedir. Oysa bakır ilk kez Mezopotamya bölgesinde tanınmış ve adlandırılmıştır. Kıbrıs adasına adını veren cyprium kelimesinde Asurca bakır anlamına gelen kipar sözcüğünden alınmıştır.

İLÇEDEKİ BAKIR

Bugüne kadar yapılan araştırmalar ve incelemeler sonucu bilinen gerçek; bakırın ilk olarak medeniyetin beşiği sayılan Mezopotamya bölgesinde tanındığıdır. Bir diğer gerçek ise, Mezopotamya bölgesinde tanınan en eski bakır cevherinin maden ilçesinde olduğudur. Yani ilçedeki bakır dünyada tanınıp işlenen ilk bakırdır. Ve aynı zamanda insanoğluna taş devrinden maden devrine geçişinde kılavuzluk yapan bakırın bulunduğu yöredir. Özetle maden ilçesi, bakırın ismiyle, cismiyle anavatanıdır.

BAKIR VE ALAŞIMLARI

Bakır ve alaşımları sıvı ya da katı yakıtlı potalı ocaklarda ergitilebilir. Ancak, bakırda hidrojen çözünürlüğünün yüksek olmasının ve yanma gazlarından eriğin bünyesine gaz girmesine yol açmasının yaratacağı sorunlar hesaba katılmalıdır. Elektrikli ocakların kullanılması, döküm sıcaklığının mümkün olduğunu kadar düşük seçilmesi, ortamın nemden tam olarak arındırılması ve diğer önlemlerle çözüm aranmalıdır.Bakır ve alaşımları kum ve kokil kalıbına döküm, savurma döküm, basınçlı döküm gibi değişik yöntemlerle üretilebilir.

ÜRETİM

İçede bulunan bakır tanınışından itibaren çeşitli kavimlere işletilmiştir. Bölgede hüküm süren Asurluların, Romalıların ve Arapların bu faaliyetleri sürdükleri bilinmektedir. Yapılan işletmeler, cevher sahasına gelen madenci kabilelerden ibarettir. Bu kabilelerin, işledikleri bakırı elde ettikten sonra geldikleri yörelere dönmeleri nedeniylede kalıcı bir yerleşim olmadığı gibi belirli bir sistemde takip edilmiştir. Bu durum Osmanlı devletinin yöreyi topraklarına katmasına dek sürmüştür.Maden kaynaklarına gelen önemi veren Osmanlı devleti, ilçeyi topraklarına katmasıyla birlikte üretime başlamış ve doğal nedenlerle ara verse bile bu üretimi devam ettirmiştir.Tanzimat dönemine kadar maden eminleri, denetiminde yapılan bu üretimler son derece ilkel ve maden eminlerinin belirledikleri şartlarla yapılmıştır. Tanzimat sonrası ise ilçedeki bakır üretiminin modernleşmesi yönünde yapılan çalışmalar sayesinde üretim merkezileştirilmiştir.Sultan Abdülmecit döneminde, 1840 yılında önce yer altı sularının hücumuyla yıkılan, 40 metre derinliğindeki maden kuyusundan yararlanabilmek için vadi yamacından itibaren güney batı istikametinde bir galeri açılarak yer altı sularının akması sağlanmıştır. Bunun yanında eritme işi için cevher sahasına 1 km.uzaklıkta, Dicle nehri kenarında kalhane denilen ve 6 fırından oluşan bir izabe inşa edilmiştir.1850 yılında tekrar başlanan üretim 1915 yılına kadar sürmüştür.1867 yılında yapımına başlanan şose yollada nakli sağlanmıştır. Üretilen bakırlar 1880 yılına kadar İstanbul’a gönderilmiştir. 1882 yılından itibaren serbest piyasa da ham bakır satışı başlamış, madenin yönteni hakkında yeni kararlar çıkarılmıştır.(bu dönemde 1892 yılında Londra’ya 20 bin ton bakır ihraç edilmiştir.)

İŞLETME ŞEKLİ

1850 sonrası yapılan işletme, ihale yoluyla ve devlet denetiminde yapılmaktadır. Takip edilen yol şöyledir;iki mültezim (ihaleyi alan kişi) hükümetten madenin zengince kısımlarından birini işletme hakkını alırlardı. Cevher bazen matkaplar, bazende dinamitle yerinden sökülürdü. Sekiz saat çalışan bir amele postası yani iki madenci ile üç matkapçı 35cm deriliğe kadar gidebilirlerdi. Elde kuyulardan amele sırtına küfeler içerisinde dışarıya çıkarılırdı. Bir ara ameleyi bu zahmetli işten kurtarmak için hayvanlarla çalıştırılan bir dolap kurulmuşsada sonraları yıkılmıştır. Ve yine amele sırtında maden çıkarmaya devam edilmiştir.Her postanın ücreti o zaman 6-15 kuruş arasında değişirdi. Her mültezim hükümete ya yıllık üzerinden 250 lira verirdi ya da çıkartılan her maden kovası için (1 kova=340kg)20 para verirdi. Bundan başka mültezimler çıkardıkları her kova cevheri hükümetçe tespit edilen fiyata yani 12 kuruşa kalhane mültezimlerine satmaya mecburdur.

İZABE

Kalhane (izabe) mültezimleri (sayıları elliye varırdı) çıkarılan cevheri kuyu başlarında satın alırlardı. Önce ameleye ayıklatır sonra yine amele sırtında filika denilen körüklü yer ocaklarına taşıtılırdı. Yakma işi mültezimlerce yakma mütahhitine verilirdi. Yakma işi ilk önce yaklaşık dört metre yüksekliğinde yığınlar yapılarak açık havada yapılırdı. Bu şekilde meydana gelen yanık cevher iki metre yükekliğinde yandan körükle hava verilen fırınlarda ikinci defa yakılırdı. Böylelikle elde edilen cevher içerisinde %40 bakır mevcuttur.
YÜZ KOVA CEVHERİN YAKMA MASRAFI
Yakma fırının kirası 100 kr.
Yakma fırınına nakil masrafı 150 kr.
Yakma için odun ve amele ücreti 1850 kr.
Kalhane’ye nakil(1km) 300kr.Torlam= 2,400 kr.
Yakılmış cevherler katır sırtında Dicle nehrinin kenarındaki kalhane’ye taşınır ve orada kalhane mültezimlerin tarafından kara bakır meydana getirilmek üzere eritilirdi.Hükümetçe yapılan kalhane’de 6 fırın vardır. Önce 10 metre yükseklikte yapılmıştır. Sonraları fırının içerisinde 7 metre yüksekliğinde daha alçak fırınlar yapılmış ve izabe için bunlar kullanılmıştır. Fırınlara su kuvveti ile çalışan körükler yardımıyla hava verilmektedir. Yakılan cevheri eritmek, curufu ayırmak için keser taşları ve yakacak olarakta meşe odunu kullanılmaktadır.1 kg. kara bakır elde edebilmek için 7,5 kg. oduna ihtiyaç vardır. Bu kadar odunun fiyatı ise 1 kuruştur. Her fırın 24 saatte 1500kg kadar kara bakırdır meydana gelebimektedir. Her fırının hizmetinde 5 amele çalımaktaktadır. Bunların ustabaşı günde 25 kuruş, ikinci ustabaşı 20 kuruş ve yardımcı amelelerde 6-10-15 kuruş alırlardı. Bu kadar işçi 12 saatte 750kg kara bakır elde edebilmektedir.Kalhane mültezimleri kalhane’nin kullanılması için hükümet hiçbir ücret ödemezlerdi. Ancak bunun yanında elde ettikleri kara bakırı kilosunu 2 kuruş 10 paraya hükümete vermek zorundaydılar.Kalhane mültezimleri, maden mültezimlerinden aldıkları cevherin zengin olmasını ararlardı. O yüzden maden mültezimlerinde zengin cevher çıkarmaya ve diğerlerini de atmaya mecbur kalırlardı. %10 bakır ihtiva eden cevherler kıymet görmediğinden kuyulara terkedilirdi. Bu şekilde madenin en zengin kısımlarını çıkararak, biraz daha fakirini yok etmişlerdir. Normal maden işletmelerinde ise cevherin fakir ve zengin kısımlarını sıra ile işlemek usuldür, aksi taktirde maden tahrip edilir.Görüldüğü gibi, günümüz şartlarında bakıldığında son derece ilkel bir şekilde işletilen bakır cevheri tahrip edildiği gibi eritme işlemlerine yüz yıllar boyu ağaç kullanılmasında yörede bulunan ormanları yok etmiştir. Bu durum cumhuriyet sonrası kurulan modern fabrikayla giderilmiş ve bakır cevherine gereken önem verilmiştir.

CUMHURİYET DÖNEMİNE GEÇİŞ

1915 yılına gelindiğinde maden’de bakır üretimi tamamen durmuştur. Bunun nedeni, bir yandan eritme işlemlerinde kullanılan odunun azlığı, bir yandan 1914 yılında patlak veren 1.dünya savaşı nedeniyle çalışan işçilerin cephelere gitmesidir. Savaş sırasında işletmenin durmasının yanında jeolojik tetkiklerle beraber sondaj çalışmaları yapılmıştır. 1917 yılı Temmuz’unda hükümetçe bakırın durumu hakkında araştırma yapmak için bir komisyon kurulmuştur. 1918 yılı kasım ayına kadar çalışan komisyon, araştırmalarının yanında 37 adet sondaj yaparak madenin mevcudunu çıkarmıştır. (2,5 milyon ton)Bu yanda 1917-1918 yıllarında askeri bir heyet tarafından 17,000 ton ham bakır çıkarılarak Almanya’ya gönderilmiştir. Ayrıca 1920 yılında yapılan ikinci bir tetkikle bakır cevherinin mevcudunun 3 milyon ton olduğunu tespit edilmiştir.1918 yılında madenin imtiyazı itibari Milli Bankasında (sonraları Milli Kredi Bankası) vermiştir. İmtiyaz şartnamesi göre savaş sonrası 6 ay içinde faaliyete geçmesi gerekiyordu. Bankanın savaş sonrası faaliyete geçememesi neticesi bu imtiyaz fesh edilmiştir. Böylece bakır madeni 1924 yılına kadar atıl kalmıştır.1850 yılından Cumhuriyet dönemine kadar yapılan işletme sırasında aralarında uzunluğu 425 metreyi bulunan 4 tane galeri, lağam, sarhoş,sıak ve kumlu adında da 4 maden kuyusu açılmıştır. 65 yıl içinde 40-65 metre derinliklerdeki madenler çıkarılarak 265,000 ton bakır üretilmiştir.
BU DÖNEMDE TESPİT EDİLEN BAKIR YATAKLARI
 Ergani madeni: denilen başyatak
 Altın mağara: ergani madenin 1 km batısında Mihrapdereye doğru akan bir kuru dere yatağında,deniz seviyesinden 1300m yüksekliktedir. 1880’lerde Weis isminde bir maden mühendisi tarafından açılıp işletildiği için Weis yatağı olarakta alınır.
 Şehgel tepe madeni: ergani madenin kuzey batı yönünde ve 500m kadar uzağında. Burada bir piritli bakır yatağı mevcuttur. Başyataktan önce işletilmiştir.
 Harabe madeni: erganin 12km güney doğusunda,şose yolun 2km doğusunda Dicle’nin dik bir piritli bakır yatağı vardır.
 Jur tepe madeni: ergani madeninin 1okm kuzey doğusunda hafif meyilli bir dağ sırtında 12m kalınlığında manganezli ve demirli bir damar görülmüştür.

CUMHURİYET DÖNEMİ

Kurtuluş savaşı sonrası 29 ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti, tüm yurtta toplumsal hukuki ve ekonomik atılımlara girişmiştir. Bu arada maden ilçesi, sahip olduğu zengin bakır yataklarıyla o günkü hükümetlerin dikkatini çekmiş ve madenden ülke ekonomisinin faydalanması için süratle yatırım faaliyetlerine başlamıştır.

ERGANİ BAKIR T.A.Ş.Yapılan girişimler sayesinde daha önceleri imtiyazı fesh edilen itibarı Milli Bankası imtiyazı yenileşmiş ve 5 yabancı şirketle beraber 3 nisan 1924 tarihinde ‘Ergani bakır T.A.Ş.’ni kurmuştur. 3 milyon sermayeli bu şirketin ortakları;
1. syndicat d’entreprises d’orient (Fransız)
2. societe schrader (İngiliz)
3. kreditanstallt(Alman)
4. deutche bank (Alman)
5. baron hirsh(avusturya)dır.

Madendeki bakır cevherinin işletmesini üstlenen Ergani Bakır T.A.Ş. aynı yıl cevherin çıkarılıp işlenebilmesi için dünyanın en son teknolojilerini kapsayan fabrika projesini hazırlayıp harfiyat çalışmalarına başlamıştır. Bırakın fabrika inşasını, projesi bile insana heyecan verecek derecelerdir. Bu arada savaş sonrası yokluğunda ilçede başlayan yatırım faaliyetleri yörede bir şölen havası yaratmıştır. Bu faaliyetlerin neticesi ise bellidir; fabrika aş,iş getirmekte kalmayacak modern dünyadaki elektriği,treni, telefonu kısacası medeniyeti ilçenin ayağına getirecektir.

FABRİKANIN KURULUŞU

Şirket önce fabrika sahasında gerekli olan ön hazırlıkları yapıp şantiyesini kurmuştur. Çalışmalarda kullanılacak olan araç ve gereçlerin getirilmesiyle, imalathane sahasında takriben 500,000 m³ toprak tesviye edilmiştir. Bunun yanında 3 beton ambar, bir kantin binası, bir geçici elektrik santrali, lokomotif hangarı, gelecek olan tren vagonlarını imalathaneye çıkarmak için vagon asansörü ve tamirhane yapılmıştır.Şirketin tamirhanesi oldukça büyüktür. Tamamen demir iskelet olarak Avrupa’da yapılmış ve burada montaj edilmiştir. Bu tamirhane, torna, tesviye, elektrik, saraçlık ve marangoz tezgahları bulunmaktadır.Ayrıca izabe’de toplanacak gazları yüksek hava tazyiki ile dağıtacak olan maden bacası yapılmıştır. Bu bacanın yer üstü yüksekliği 63m.dir. yeraltındaki bölümleriyle beraber 120m.yi bulunur.Lokanta olarak kantin binası kullanılmaktadır. Bu binada aynı zamanda toplantı salonları banyolar ve acil durumlar için klinik bulunmaktadır.(alıntı)

3 yorum:

  1. çok kapsamlı ele almışsınız süper olmuş.......teşekkürler her bakırla ilgili her konuda bilgi sahibi olduk

    YanıtlaSil
  2. Teknolojinin başladığı nokta ...

    YanıtlaSil
  3. Uygarlığın gelişiminde çok önemli bir yeri olan BAKIR'ı çok güzel anlatmışsınız

    YanıtlaSil