Fotoğraf Afrika'daki açlığı çok net ve acı bir biçimde vurguluyor. Bu küçük afrikalı çocuk bir kilometre öteki Birleşmiş Milletler yardım kampına yürürken artık açlıktan bitap düşmüş. Daha da kötüsü arkasında onun ölmesini bekleyen bir akbaba var... Fotoğraf 1994 yılında Somali'de Amerikalı bir gazeteci olan Kevin Carter tarafından çekilmiş ve Kevin Carter bu fotoğraf ile "Pulitzer ödülünü" kazanmış. Hikayenin en acı tarafıysa Kevin Carter Somali'den dönünce bir süre bu çocuğu araştırmış fakat bulamamış. Orada gördüklerinden çok etkilenen Amerikalı gazeteci bir süre sonra derin deprosyana girmiş ve 3 ay sonra hayatına son vermiş.

12 Ekim 2009 Pazartesi

YÜZME'NİN TARİHİ

YÜZME'NİN KISA TARİHİ.

Yüzme sporu, uluslararası standartlarda boyutu olan (50 metre, 8 kulvar) havuzlarda bedenin kulaç ve ayak hareketlerinden başka bir yardım almadan, her yarışmacının kendi kulvarında, serbest, sırtüstü, kelebek ve kurbağa stillerinin her birinde veya dördü birden karışık olarak, 50, 100, 200, 400, 800, 1500 metrelerde bireysel veya ekip olarak yaptıkları yarışmaya denir.

Tarihçe Eski Yunan ve Roma uygarlıklarında yüzme, askeri eğitimle birlikte temel eğitimin önemli bir parçası olarak görülmekteydi. [[Eski Yunan zaman zaman yüzme yarışmaları düzenlemişler; Romalılar , hamamlardan ayrı olarak yüzme havuzları yaptırmışlar.
Japonya'da ise okullarda yüzme eğitimini zorunlu kılan imparatorluk fermanı yayınlamıştır.
İlk açık hava havuzunun 1828'de Liverpool'da yapılmasından bir süre sonra ilk uluslararası yüzme yarışları 1837'de Londra'da, ve ardından 1846'da Avustralya'da düzenlenmiştir.

1875'te İngiliz Mathew Webbe, Manş Denizi'ni kurbağalama tekniğiyle yüzerek geçti.

Bu gelişmeler paralelinde, 1882'den sonra çeşitli Avrupa ülkelerinde de yüzme federasyonları kurulmaya başlandı.

1896'da kurulan Londra Metropolitan Yüzme Kulübü, daha sonra Amatör Yüzme Birliği'ne dönüştü. ABD'de yüzmenin örgütlü bir spora dönüşmesi, 1888'de Amatör Spor Birliği'nin (AAU) kurulması sayesinde gerçekleşti.

1896'da modern olimpiyat oyunlarının tekrar başlatılması ile, düzenlenen ilk olimpiyatlarda yüzme yarışlarına da yer verildi. Önceleri sadece erkeklerin katıldığı yarışmalara, 1912'de ilk kez bayan yüzücüler de alındı.

1900 yılında sırt üstü stili ve daha sonra 1908 yılında ise kurbağalamayı olimpiyatlara eklemişlerdir. Kelebek ise olimpiyatlara en son eklenen yüzme stilidir. Bütün dünyada örgütlü bir spor olarak yaygınlık kazanması ve olimpiyat programına alınması ile birlikte, bu spor dalı için uluslar arası bir federasyon kurulması gerekliliği ortaya çıktı.

Böylece 1909'da Londra'da Uluslar arası Amatör Yüzme Federasyonu FINA (Federation İnternationale de Natation Amateur) kuruldu. FINA'nın kurulmasından önce olimpiyatlarda yer alan yüzme yarışları sportif olmaktan çok uzaktı.
200 m engelli yüzme yarışları, bir direğe tırmanmayı ve bir dizi kayığın üstünden geçtikten sonra, bu kayıkların altlarından yüzerek geçmeyi içeriyordu. Diğer yarışlar ise, su altında en uzun mesafe yüzme, 4000 m yüzme gibi yarışlardı.
FINA'nın kurulmasıyla birlikte, bu türden yarışlar kaldırılarak, yarışlarda FINA yönetmeliği esas alındı. Bu yönetmelikte yarış mesafelerinin metre cinsinden ölçülmesine karar verilerek yarışma stilleri de serbest , sırtüstü, kurbağalama ve kelebek olarak belirlendi. Senkronize yüzme, diğer adıyla su balesi 1800'lü yılların sonlarında ortaya çıkmış olmasına rağmen, uzun yıllar sirk ve panayırlarda, gösteriler şeklinde sürdürüldü.
1952'de FINA tarafından tanınarak, aynı yıl Helsinki Olimpiyatları'nda "gösteri sporu" olarak yer aldı. 1973'te İlk kez Senkronize Yüzme Dünya Şampiyonası yapıldı ve 1984'te de olimpiyat programına dahil edildi.Stiller * Serbest stil yüzme* Kurbağalama yüzme* Kelebekleme yüzme* Sırtüstü yüzme* Karışık yüzme Sırt üstü Sırt üstü yüzenler yüzmeye başlarken ayaklarını ve de ayak parmaklarını suyun altında tutmalıdırlar. Ayrıca isminden de anlaşılabileceği gibi sırtları üzerinde kafaları yukarda yüzmeleri gerekir. Yüzücüler start aldıktan sonra 15 m kadar su altında yüzme hakkına sahiptir.
Kurbağalama Kurbağalama yüzüşte yüzücüler kafaları aşağıda ve ayakları hareket eder şekilde düz bir çizgi boyunca yüzerler.
Yüzücüler sadece start anında bir elle kulaç hakkına sahiptir , bunun dışında elleriyle kulaç atamazlar. Ve her kulaçta yüzücünün kafası suya girip çıkmalıdır. Yarışın sonunda ve her dönüşte havuzun kenarına iki elleriyle dokunmalıdırlar.Kelebek Kelebek, kurbağalama yüzüşe benzer. Ancak kelebek yüzüşte yüzleri suyun yüzeyine değecek şekilde yüzerler . Ayrıca kelebek düz bir çizgiden çok iki boyutlu bir düzlemde yapılır. Yüzücüler diğer stillerde olduğu gibi 15 metre boyunca su altında yüzebilir. Ayrıca yüzücüler havuzun kenarına her dönüşte ve yarış sonunda değmek zorundadırlar. Ayrıca kelebek stilinde diğer bir kural ise ellerin ve ayakların eş zamanlı olarak hareket etmesidir.

TÜRKİYE'DEKİ TARİHÇESİ

Yüzme sporunda, Türklerin daha Orta Asya'dan göç etmeden oradaki nehirlerde ve göllerde yüzdükleri, bilinen bir gerçektir. Londra'daki British Museum'da bulunan bir kabartmada, Uygur Türkleri'nin bugünkü kulaç sitilini bildikleri görülmektedir. Asur-Babiller'in de yüzme sporuyla uğraştıklarına ilişkin belgeler vardır. M.Ö. VIII. yüzyıla ait olduğu sanılan bir Asur kabartmasında, düşman oklarından kaçan Asur savaşçılarının yüzerek karşı kıyıya çıktıkları görülmektedir.
Öte yandan Hun Türkleri'nin de yüzme ve kürek sporları yaptıkları tarihi belgelerde görülmektedir.
Osmanlı kültüründe özellikle İstanbul ve İzmir olmak üzere bazı büyük şehirlerimizin kıyılarında kurulan ahşap deniz hamamlarının yüzme sporunun sevilip, yerleşmesinde önemli rolü olmuştur. Kıyılarda denizlere çakılan ağaç kazıkların arasına tahta perdeler çakarak yapılan tahta havuzlarda yaz aylarında İstanbul ve İzmir halkı yüzme sporu yapmaktaydı.
Yüzme tekniği olarak " Hazret-i Adem sitili" de denilen köpekleme yüzme uygulamaları Anadolu’da başlamıştır. Kulaç sitiline geçiş "Karadeniz Kulacı" denilen ve kolu dirsekten bükmeden ileri doğru sert hareketle atmaya dayanan uygulamalarla başlamıştır. Bu stilde yüzen bir yüzücünün göğsünün su hizasına kadar çıktığı görülür.
Karadeniz'in dalgalı ve çırpıntılı deniziyle mücadelede etkili olan bu stil bu nedenle "Karadeniz Kulacı" adıyla anılmıştır.Yine buna benzeyen ancak daha sert ve çabuk kulaç şekli kullanılan yüzme tekniğine de " Devri Mahmudiye Kulacı" denilmekteydi.
Bu kulaç şeklinin, Sultan Mahmud zamanında donanmanın yeniden ıslahı yapılırken denizcilerin de özel bir eğitime tabi tutulmaları sırasında ortaya çıkarıldığı ve donanmada öğretildiği bilinir.
İlk Türk tahta havuzlarına " Deniz Hamamı" adı verilmiştir. İstanbul'un en gözde deniz hamamları Kadıköy, Moda ve Boğaziçi kıyılarındaydı. Ayrıca Boğazdaki yalıların bazılarında da özel deniz hamamları vardır. İlk Türk yüzücülerin in bu deniz hamamlarında çalıştıkları bilinir. İstanbul'da olduğu gibi İzmir'deki deniz hamamları da İzmir'de yüzme sporunun doğup gelişmesinde önemli rol oynamıştı. Karşıyaka, Güzelyalı ve Alsancak kordonlarında var olan İzmir deniz hamamları bilinir.
Türkiye'de modern anlamda yüzme sporuna ilk adımın 1973 yılında Galatasaray Sultaniyesi'nde atıldığı görülür. Okulun Fransa'dan gelen Beden Eğitimi Öğretmeni M. Moiroux, aynı zamanda iyi bir yüzücü olduğundan Galatasaray Sultaniyesi öğrencilerine beden eğitimi deslerinde yüzmeyi de öğretmiştir.
Ayrıca Heybeliada'daki Mekteb-i Fünun-ı Bahriye'nin (Deniz Harp Okulu) iç yönetmeliğinin 19. Maddesinde, okulun her öğrencisinin denize girmek ve yüzme öğrenmekle mükellef bulunduğu kesinlikle belirtilmekteydi.
Evliya Çelebi'nin Seyehatnamesi'nden Kağıthane şenliklerinde yüzme yarışlarının yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Osmanlı Donanmasındaki leventlerinde çok iyi yüzme bildikleri saptanmıştır.
1900'lü yılların başlarında İstanbul'da bulunan yabancı uyruklular, kendi aralarında yüzme yarışları düzenlemeye başladılar. Bu tür yarışlara zaman zaman Türk gençleri de katılıyorlardı. Yüzme sporuna ilk yer veren kulüp Fenerbahçe olurken, onu Galatasaray izledi. 1922'de Moda-Kınalıada, Fenerbahçe-Kınalıada, Büyükada-Fenerbahçe arasında uzun mesafe yarışları düzenlendi.
Türkiye'de ilk düzenli yarış, 15 Eylül 1923'te Büyükada'da yapıldı. Aynı yıllarda kurulan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, yüzmenin daha disiplinli olarak yapılmasını sağladı. 1931'de Ekrem Rüştü Akömer'in çabaları ile Türkiye'de ilk yüzme havuzu olan, 25x50 m boyutlarındaki İstanbul Büyükdere Yüzme Havuzu açıldı. Aynı dönemde, İzmir Karşıyaka spor kulübü de yüzme şubesi açtı. Büyükdere Havuzu'nda G.Saray ile başlayan yüzme çalışmaları F.Bahçe, Ortaköy, Vefa, Beykoz kulüplerinin de eklenmesiyle yaygınlaştı.
Amatör Yüzme Federasyonu FINA (Federation İnternationale de Natation Amateur) kurulmasından önce olimpiyatlarda yer alan yüzme yarışları sportif olmaktan çok uzaktı. 200 m engelli yüzme yarışları, bir direğe tırmanmayı ve bir dizi kayığın üstünden geçtikten sonra, bu kayıkların altlarından yüzerek geçmeyi içeriyordu. Diğer yarışlar ise, su altında en uzun mesafe yüzme, 4000 m yüzme gibi yarışlardı. FINA' nın kurulmasıyla birlikte, bu türden yarışlar kaldırılarak, yarışlarda FINA yönetmeliği esas alındı.
Bu yönetmelikte yarış mesafelerinin metre cinsinden ölçülmesine karar verilerek yarışma stilleri de serbest, sırtüstü, kurbağalama ve kelebek olarak belirlendi. Türkiye kulüpleri de buna uygun eğitim ve yarışlar düzenlemeye başladılar. Yüzücülerimiz, ilk uluslar arası karşılaşmaya 1934'te o dönemin Sovyetler Birliği' nde katıldı.
Türkiye’de ilk yarış ise 1937'de Moda'da yapıldı. Aynı yıl yüzme yarışları Denizcilik Federasyonu'na bağlandı. 1942 yılında Ortaköy'de inşa edilen ilk modern yüzme havuzu açıldı." Lido" ismiyle açılan bu havuzun ölçüleri 33x15 m olup havuzun bir tarafı daha sığdı. Türk yüzme sporunda başlayan yeni dönem, 1943 yılında İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü'nün kurulmasıyla sürdü.
İYİK çalışmalarına 1943'ten 1961'e dek Ortaköy'deki Lido Havuzu'nda devam ettikten sonra, kendi tesislerine taşındı. 10 Ağustos 1954'te, 16 saat 50 dakika süren zorlu bir mücadeleyi tamamlayan Murat Güler, Manş Denizi'ni geçen ilk Türk yüzücü oldu.1931-1932 yıllarında bayanlar arası yüzme yarışları başlamıştır. Avrupa'da doğup büyüyen Leyla Asım Turgut hanım anavatana döndükten sonra bu sporu sürdürmek istemiş ve Fenerbahçe kulübüne girmişti.
Onun tek başına başlattığı bayanlar yüzme spor çalışmaları yeni bayan yüzücülerin katılımıyla genişlemiştir.
Bunda Atatürk'ün o yıllarda Türk kadınlarına tanıdığı büyük hakların da önemli etkisi bulunmaktaydı. 1960'lı yıllarda Gülşen Koşkun, Roksan Okan, Nilgün Sökmen, Sevgi Duru ve Lahe Kohen yüzme havuzlarında yıldızlaştılar.1980 yılında İzmir'de yapılan İslam Oyunları Sebla Tanık 100 metre serbestte, Elif Ünsal 200 metre serbestte, Yakut Alca 100 metre kelebek , 200 metre serbest ve 200 metre karışıkta, Şehnaz Uslu 200 metre sırtüstüde, Memduha Alpdoğan 400 metre serbestte ve 800 metre serbestte; Yasemin Savran 400 metre karışıkta Türkiye'ye 11 altın madalya kazandırdılar.Yüzme sporu, 1957'de Denizcilik Federasyonu'ndan ayrılarak, Rıza Salih Saray başkanlığında bağımsız bir federasyona kavuştu. 1970'li yıllarda inşa edilen açık ve kapalı yüzme havuzlarının hizmete girmesi ve miniklere yöneltilen altyapı çalışmaları Türk yüzme sporu açısından olumlu sonuçlar vermeye başladı.
1971 yılında İzmir'de yapılan Akdeniz Oyunlarında Türkiye 15 erkek ve 10 bayan yüzücü 15 sutopucu ve 6 atlayıcı ile yer aldı. Akdeniz Oyunları İzmir de yüzme sporuna karşı duyulan sevginin ve ilginin bir kat daha büyümesine yol açtı.
Ersin Aydın'ın Anamur-Girne arasında açık denizde yüzmesini Murat Özüak'ın Balkan Şampiyonaları'nda ilk altın madalyayı kazandırması ve Sabri Özün'ün Balkan Şampiyonluğu izledi.
1978 Dünya Okullar Oyunları'nda Zafer Atamer altın madalyaya ulaştı. Şubat 1994'te Dünya Yüzme Federasyonu (FINA)'nun, mayıs ayında ise Avrupa Yüzme, Atlama, Sutopu ve Senkronize Birliği'nin yönetim kurulu toplantıları Türkiye'de yapıldı...
Olimpiyatlarda yüzme Bayan 4x100 m Karışık, 4x100 m Serbest Stil, 4x200 Serbest Stil, Karışık 200 m, Karışık 400 m, Kelebek 100 m, Kelebek 200 m, Kurbağlama 100 m, Kurbağlama 200 m, Maraton 10 km, Serbest Stil 800 m, Serbest Stil 100 m, Serbest Stil 200 m, Serbest Stil 400 m, Serbest Stil 50 m, Sırtüstü 100 m, Sırtüstü 200 m,
Erkek 4x100 m Karışık, 4x100 m Serbest Stil, 4x200 m Serbest, Karışık 200 m, Karışık 400 m, Kelebek 100 m, Kelebek 200 m, Kurbağlama 100 m, Kurbağlama 200 m, Maraton 10 km, Serbest Stil 1500 m, Serbest Stil 50 m, Serbest Stil 100 m, Serbest Stil 200 m, Serbest Stil 400 m, Sırtüstü 100 m, Sırtüstü 200 m. Tarihte olimpiyatlarda en iyi başarıyı 8 altın madalyayla Michel Phelps yapmıştır. (alıntı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder